30 Aralık 2009 Çarşamba

Global Düzenbazlar V









Merhaba. Bu yazıyı okumadan önce muhakkak “Global Düzenbazlar IV” yazısını okumanızı tavsiye ediyorum. Eğer okuduysanız; derhal hızımızı alalım ve “Nigerian Scam / 419” konusuna devam edelim.

419 hadiseleri sadece “devrik bir liderin oğlu, bir bürokratın örtülü ödenek paralarını aklaması v.b.” unsurları içine almıyor elbette. Son zamanlarda bilhassa +359 telefon kodu ile komşu Bulgaristan’dan da sıkça gelen arkadaşlık teklifleri (!) sayesinde bu tarz dolandırıcılıklar da boyut değiştirmiş ve budaklanmıştır. Ama biz yine de işin ticari kısmından örneklemelere devam edelim.

Bitirdiğimiz kriz senesinde pek çok üretici / işletmeci daralan Avrupa pazarından gözlerini diğer pazarlara çevirmek zorunda kalmış ve dış ticaretteki dikkatlerini 3. Dünya ülkerinin olduğu Afrika pazarına kaydırmıştır. Bilhassa tekstil üreticileri, Afrika pazarını kendilerine hedef-pazar seçmişlerdir..

Ancak, özellikle Nijerya çıkışlı Afrikalı firmalara dikkat etmekte fayda var. Nijerya çıkışlı firmalardan çoğu üretici ve ihracatçı muzdarip olmuş durumda. Türk ihracatçısına faks, telefon, e-posta veya B2B sitelerinden ulaşıp satış konusunda aracılık yapabileceklerini bildiriyorlar.

Afrikalı dolandırıcılar; bazı belgelerin doldurulmasını, ardından kaşelenerek geri gönderilmesini talep ediyorlar. Kaşelenmesini istedikleri belgeler; ICPO (Irrevocable Corporate Purchase Order) yani geri dönülemez satın alma sözleşmesi ve LOI (Letter of Intent) yani niyet mektubu. Bu belgelerle güven kazanan firmalar, imzalardan hemen sonra sözde bir “avukat” sizinle irtibata geçiyor ve elbette sizden sözkonusu avukatlık hizmetleri için yüklü bir meblağ para istiyor.(1) Elbette çoğu firma da “kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” mantığı ile karşılarına çıkan meblağları transfer ediyorlar.

Yine kendilerini firma sahibi/ bürokrat gibi tanıtan bu uyanıklar sizden ilk etapta az az, fakat ilerleyen etaplarda yoğun miktarda numune de almak isteyebilir. Örneğin “Global Düzenbazlar II” yazımda bir e-ticaret kazazedesinin Nijerya’lı bürokratlara (!) neredeyse bütün bır kış yetecek kadar bal, tereyağı ve fındık ezmesi yolladığını yazmıştım. Dolayısıyla buradaki en önemli unsurun; büyük vaadlerle gözü boyanan kurbanın, küçük küçük ısırılması ve uygun an geldiğinde de boğazlanması olarak resmedilebilir.

Eğer atılan oltaya yakalandıysanız; para kazanma hayaliyle size söylenen yalanları ister istemez görmezden gelebilirsiniz. Örneğin; işte bazı aksamaların olduğu, bazı problemlerin çıktığı söylenerek bir takım komisyon ve sözde rüşvetlerin sizden istendiğini görebilirsiniz. Karşı tarafı yeteri kadar doyurursanız ya da tam tersi hiç doyurmassanız, bu şahışların bir anda sırra kadem bastıklarını görürsünüz.

Bir diğer senaryoda da; çeşitli bahanelerle sizden kimlik ve pasaport bilgilerinizin eksiksiz olarak alınmasıdır. (örneğin size davetiye yollamak isterler, çünkü sizi hayali bir beş yıldızlı otelde ağarlayacaklardır ve size eşsiz Lagos akşamlarını tattırmak istediklerini söylemişlerdir) Eğer bu ticari toplantı fırsatını onaylar ve kimlik bilgilerinizi karşı tarafa yollarsanız; kim bilir belki de adınıza çekilmiş yüklü bir miktarda banka kredisi olduğu gerçeğini öğrenebilirsiniz. Unutmayın ki “minareyi çalan kılfını uydurur” ! İşbu nedenle size herşey çok profesyonel gözükecektir. Her türlü formlar, e-mailler, telefonlar, avukatlar ve hatta promosyon ürünler gözünüzü boyamaya hizmet edecektir.

İşin en kötü yanı bu tarz bir dolandırılma ile karşılaşırsanız paranızı kurtarma gibi bir şansınızın hemen hemen hiç olmamasıdır. Bu sebepten ötürü mail kutunuza düşen bu tarz mailleri dikkate almamanız sizin yararınıza olacaktır.(2) Hatta parasını kurtarmak için Nijerya’ya giden kazazedelerin, 419’cular tarafından kaçırılıp ailelerinden fidye istendiği bile rapor edilmiştir. Bu da 419’cuların nasıl örgütlendiğine en somut örnektir. Yani elinizi verirseniz muhakkak kolunuzu kaptırırsınız.

O halde ne yapalım? Afrika ile hiç çalışmayalım mı? Elbette hayır. Ama ilk etapta bu 419 tarzı e-mailleri gelir gelmez silin gitsin. Öte yandan gerçekten ticari bir faaliyet amacı ile sizinle irtibat kurulduğuna inanıyorsanız, ya da irtibatı siz kurduysanız, benim şahsi önerim hemen Nijerya’daki Türk Ticaret Müşteşarlığı ile irtibata geçmeniz ve karşı şirketin ticari sicilini inceletmeniz. Bunun da akabinde eğer sorun yok gibi gözüküyorsa ödeme şeklini mümkün mertebe “Peşin Ödemeye” çevirmeye çalışın. Zaten ürününüz sizinle çalışmak istenecek kadar “niş” ya da fiyat bakımından uygunsa zaten şartlarınızı kabul ederler. Yani kısaca özellikle bu tarz 3. dünya ülkeleri ile çalışırken ekstra dikkat ve özen göstermenizi şiddetle tavsiye ederim...

Eğer tüm bunlardan sonra halen daha size bu 419 tarzı e-postalar geliyorsa lütfen bu e-postaları buraya yönlendirin.

Ne diyelim...Lütfen çok dikkat edin ve ekran karşısındaki kişinin artniyetli olabileceğini unutmayın..


Kolay gelsin....


Berk PINAR


Dış Ticaret Uzmanı



Kaynaklar :
1. www.foreigntradeforum.com yazar: Burak Çağrı Ekici
2. www.foreigntradeforum.com yazar: Burak Çağrı Ekici

Global Düzenbazlar IV











Merhaba. Bu yazımda hem “global düzenbazlar” yazı dizimize devam edeceğim hem de “nigerian scam / 419” diye adlandırılan dolandırıcılık yöntemlerine değineceğim.

Eminim ki çoğunuza bilhassa Nijerya’dan, Bangladeş’den zaman zaman Endonezya’dan veya Rusya’dan kafa karıştırıcı e-postalar geliyordur. Bu e-postalarda ya hükümetler değişmiş, askerler iktidara gelmiştir, ya memleketin ünlü bir siması vefat etmiştir ve genellikle İsviçre’de bulunan hesapların aktarılması için bir yurtdışı hesabına ihtiyaç vardır, ya da devrik kralın çocukları bürokratlar aracılığı ile aile sermayesini “sizin” üstünüzden yurt dışına kaçırmak istemektedirler. Bunun karşılığında da size yüksek oranlı komisyon teklif edilmektedir. Fakat ne gariptir ki; kimi zaman yüzlerce milyon amerikan dolarını bulan bu servet sahiplerinin (!) koca dünyada sizden başka güveneceği bir kimse de yoktur. (1)

Şu aşamada eminim ki çoğunuz içinizden diyorsunuz ki; “Ben hayatta böyle birşeye inanmam, bana böyle bir e-posta gelse hemen silerim”. Belki haklısınız, ama rakamlar tam tersini söylüyor...

Dilerseniz; bir de bu tarz dolandırıcılık hikayelerinin merkezinin neden Nijerya olduğunu, bu tarz hadiselere neden “Nigerian Scam” (Nijerya Dolandırıcılığı) denildiğini bazı şaşırtıcı bilgilerle destekleyelim.

• Nijerya, Afrika’nın en kalabalık ülkesi (tahmini 135 milyon)
• Nijerya, Afrika’nın en büyük ikinci ekonomisi (hem de katma değerli üretim olmadan)
• Nijerya dünya’nın en büyük altıncı petrol üreticisi (halka düşen pay neredeyse % 0 !!)
• Nijerya, BM kayıtlarına göre Dünya’da en fazla yolsuzluk yapılan ülkesi.
• Nijerya, kabileler ve dinler arası gel-gitler yaşayan, tam anlamıyla bir kosmopolit çorba. (2)

Bu altyapısal bilgilerden sonra belirtmeliyim ki; Nijerya’da gelir dağılımı çok bozuktur. Dünya’nın altıncı büyük petrol üreticisi olmasına rağmen, ülkede petrol karaborsadan satılmaktadır ve parayı sadece devlet ile iş yapan aracılar (!) kazanmaktadır. Alt ve üst yapısı neredeyse “0” olan bu ülkenin “genç girşimcileri” de sermayesiz oldukları için çözümü dolandırıcılıkta buluyorlar. Yapılan tahminlere göre ülkede 250.000 profesyonel dolandırıcı var. Bakın düşünün ki bu rakam; orta ölçekli bir Anadolu kentinin kadınlı-erkekli, çoluklu-çocuklu rakamına denk geliyor.



Bu tarz mektupla kurban arama sistemi ilk etapta posta yoluyla başlamış, zaman içinde teknolojiye ayak uydurarak faksa, şimdi de e-posta vasıtasıyla kozmik bir sıçrama gerçekleştirdi ve dünyada bu işin öncüsü Nijerya olduğu için de “Nigerian Scam” adıyla anılmaya başlandı. Bu tarz dolandırıcılık vakaalarının bir diğer ismi de “419” olarak adlandırılmaktadır. 419 ismi; Nijerya’daki hukuk sisteminin “dolandırıcılıkla alakalı” maddesinden gelmektedir. 419 vakaalarının sağladığı senelik ort. 1.000.000.000,00 $ (bir milyar dolar), Nijerya ekonomisinininde % 2 sine tekabül etmektedir. Bu nedenle de Nijerya hükümeti, dolandırıclığa karşı savaş açmış gibi görünse de “ekonomiye döviz girdisi sağladığı için” altın yumurtlayan tavuğu kesmek niyetinde değillerdir.



Devam edeceğim...

Berk PINAR

Dış Ticaret Uzmanı






Referanslar :

(1) : Radikal Gazetesi
(2) : www.binrota.com

27 Aralık 2009 Pazar

GLOBAL DÜZENBAZLAR - III








Merhabalar.. Bu yazımda hem “global düzenbazlar” yazı dizisine devam edeceğim, hem de “hayati lojistik detaylar” yazı dizimize gönderme yapacağım. Önceki yazılarımda uluslar arası ilişkilerde, ticarette nakliyecilerin öneminin üzerine basarak dem vurmuştuk. Bugünkü yazımız da hemen hemen aynı paralellikte.



Kısa bir vaka anlatarak konuya hızlıca girelim : Malatya’dan yüklenen 20 ton kuru kayısı, Türkiye’de ihracata dair gümrük işlemlerinden geçtikten sonra (yani tutarı, cinsi, tonajı beyan edildikten sonra) ihracata hazır hale getiriliyor ve akabinde gümrük halatları bağlandıktan sonra yola çıkıyor. Ortalama bir haftalık bir yolculuğun ardından Fransa’nın bir kentine malzemeyi teslim etmek için Fransız gümrüğüne geliyor. İthalata dair işlemlerin akabinde kayısılar alıcı tarafından teslim alınıyor. Elbette buraya kadar her şey normal seyrinde ilerliyor. Alıcı önceden edindiği tecrübelere istinaden malı tartıyor ve sonucu 18 ton olarak çıkartıyor. Bu olayın ardından hemen satıcı firma ile irtibata geçerek malın iki tonunda noksanlık olduğunu ve ödemeyi 18 ton üzerinden yapacağını beyan ediyor. (mal mukabili çalışılmış – dış ticarette ödemeleri incelemek için buyurun buraya) Satıcı firma biraz da ihracat tecrübesizliğinin verdiği dezavantajla malın 20 ton olarak yüklendiği konusunda ısrar etse de, ilerideki işlerin önünü tıkamamak adına itirazına son veriyor ve eksik ödeme tahsil ediyor.





Peki böyle bir durumda neler yapılabilir, nasıl böyle bir şey olmuş, burada nakliyecinin önemi nedir? Bir de bunlara değinelim.






Soru 1 : 20 ton kayısı nasıl bir haftada 18 ton olur?


Cevap 1 : Oldukça basit. Tam kurumamış kayısı yolda su kaybıyla kütlesinin %10’unu buharlaştırırsa (ki bu zaten olağan bir durum, tıpkı salatalıkların hale doğru yolda gelirken büyümeye devam etmesi gibi) bir haftada yirmi tonda iki ton su kaybı yaşanabilir. İzafi anlamda yok olan bir maddeden değil, şekil değiştiren bir elementten bahsediyoruz. Yoksa elbette hiçbir madde yoktan var olmaz, vardan yok olmaz. :)






Soru 2 : Bu aşamada nakliyeciye danışılsaydı, onlar bu hususta ne yapabilirdi?



Cevap 2 : Nakliyeciye eğer danışılsaydı, nakliyeci ilk etapta satıcıyı ve kendini haklı çıkarabilmek adına şu soruları sorması gerektiğini öğütlerdi. “Kap adetlerinde noksanlık var mı, eğer varsa kaç kap, eğer yoksa deformasyon yapılmış mı yani ellenmiş mi veya çalınma gözlenmiş mi, mal gümrüğe vardığında gümrük halatı bağlı mıydı (ki değilse zaten gümrük işleminde denetim olur). Bunların akabinde ihracat sırasındaki kantar fişini de satıcıya ulaştırabilir ve satıcıyı argümanında nispeten haklı konuma taşıyabilirdi.








Soru 3 : Böylesi bir durumu peşinen nasıl engellersiniz?


Cevap 3 : Bir kere unutmamak gerekir ki; meyve-sebze işlerinde bu tarz dalavereler çok olur. Bu nedenle ödeme koşullarında belki biraz daha katı olmak sizin riskinizi azaltabilir. Belki pazarlık şansınız da azalabilir ama hiç değilse zarar etmezsiniz. Veya bu tarz durumlar için müşterinizi önceden uyarıp onayını alabilirsiniz. Bu sayede sevk sonrası sorun yaşamazsınız.






Soru 4 : Şayet böylesi bir durumla karşılaşırsanız, çıkış nasıl olur?


Cevap 4 : Olasılıklar dahilinde ya fire payına katlanırsınız, ya karşı tarafın katlanmasını iknaya çabalarsınız , ya uzlaşamazsanız sözleşmenizde belirtilen idari mahkemelere başvurursunuz (ki her satış sürecinde bilhassa ihtilaf halinde yetkili olacak mahkemenin belirtildiği bir satış sözleşmesi yapılmasını öneriyorum), ya da uluslararası bir hakem heyetine başvurursunuz.







Soru 5 : Bu işte karşılaşılan diğer “çakallıklar” nelerdir?


Cevap 5 :Sadece tonaj firesinden değil, aynı oyunu malı teslim alan firma “malların belirli bir oranının çürük, ezik vb. çıktığını” söyleyerek de yapabilirler. Bu aşamada da alıcı taraf yüklemeye dair beklediğiniz paranın tamamını ödemekten kaçınacaktır.




Sonuç olarak; elbette her işte risk var, elbette her işte fire payı var ama bir de şu var ki; eğer fire olacaksa veya risk unsuru mevcutsa, bunun dümeninin sizin elinizde olması gerekir, karşı tarafta değil. Ayrıca “Nasılsa ileride daha çok iş yaparım!” düşüncesiyle yelkenleri kolayca suya indirmemeliyiz. Neticede bu tarz olaylar milli serveti ve ticari ünvanımızı zedeleyen eylemler.



Kısacası her zaman değindiğimiz gibi ; aman dikkat!!! Özellikle dış ticarette, daha fazla ihtiyatlı olmakta fayda var. Neticede büyük olasılıkla mal sattığınız ya da mal aldığınız kişiyi belki de hiçbir zaman şahsen tanımayacaksınız ve siz ona bir bilgisayar ekranına bakarak güvenmeye çalışıyorsunuz. Unutmayın!!!




Görüşmek üzere..



Berk PINAR

24 Aralık 2009 Perşembe

Video Blog - Part I - Soru/Cevap




12.122009 tarihli bulustrend'deki video - log'umuz ...



Görüşmek üzere..

Berk PINAR

16 Aralık 2009 Çarşamba

E-BAY’DEN ALDIĞIM MALI VERGİ ÖDEMEDEN NASIL İTHAL EDERİM?







Merhabalar. Uzun zamandır yazmayı planladığım ve bir türlü fırsatını bulamadığım fakat belki de en önemli konulardan birine geldi sıra : Özellikle yurtdışındaki “e-bay” tarzı B2C sitelerinden alışveriş yapmak ve bunları sorunsuz (vergilerden muaf) bir şekilde Türkiye’ye getirme hadisesi.

Bildiğiniz gibi bilgisayar hayatımıza bu denli girmesine, bir de tüketim kültürünün de pohpohlanması eklendiğinde hemen hemen herbirimiz, hiç görmediğimiz ürünleri internet üzerinden alıp-satar olduk. Hatta bir belgeselde e-bay’den alışveriş yapmış bir adamla yapılan röportajda adam e-bay’den aldığı çamaşır ipini gösteriyordu. Muhabir “Neden çamaşır ipini gidip e-bay’den aldınız, yaşadığınız yerde ip satan yer yok mu?” diye sorduğunda adam da “Ne bileyim, gördüm aldım.” yanıtını veriyor ve beni ziyadesiyle hayrete düşürüyordu . O zaman anladım ki bu hadise almış başını, tahhayyül bile edilenin çok ötesine varmış.

Şimdi benim burada yazacağım yazı; tüketim kültürü, internet satışları v.b. değil. Ben bu ürünleri bu sitelerden aldıktan sonra sözkonusu bu nemaları “Hangi şartlarda sorunsuz (sorunsuzdan kasıt: vergiden muaf ve istisna halleri) bir şekilde nasıl Türkliye’ye getiririz?” hususuna değineceğim.

Şimdi kısaca ve basit bir lisan ile şu noktalara değinelim :

• Yurtdışından veya internet üzerinden yurtdışındaki bir fimadan aldığınız ürüne aşağıda belirteceğim muafiyetler haricinde gümrük vergisi, ek gümrük vergileri (ör: uzak doğu ülkelerinden gelen ürünler başka bir değişle serbest ticaret anlaşmamızın olmadığı ülkeler) , malzemeniz gümrük denetim işlemine girdiği için ya gümrük komisyoncusuna vereceğiniz komisyon ya da işlemleri kendiniz yapacaksanız bir yığın emek, kargo şirketine vereceğiniz ordino bedeli (antrepo beyannamesine geçiş olmasına rağmen halen daha alıyorlar) ve ardiye masraflarını ödersiniz. Ortalama bir rakam vermek mümkün olmasa da KDV hariç size çıkabilecek masraflar toplamı 300-500 lira arası değişir. Elbette buna navlunu yani gönderi masraflarını da eklemelisiniz.

Şimdi de hangi şartlarda muafiyetler oluşur, ne zaman e-bay vb tarzı sitelerden alışveriş yaparsanız veya yurtdışından bir eşyayı şahsen alırsanız yukarıdaki tutarları ödemessiniz, bir de buna göz gezdirelim : (G.K. mad.167’den)

• En düşük olasılık olan ama kanunda en üstte bulunan “cumhurbaşkanının zattına veya ikametine gelen eşya”  (fıkra.1)
• Posta ya da kurye aracılığı ile gelen ve değeri 150 €’yu geçmeyen ticari mahiyette olmayan eşya, (fıkra.4)
• Gerçek kişiler tarafından ithal edilen (beraberinde getirilen) eşyalar ile alakalı olarak ; (fıkra.6)
a) Değeri 430 €'yu geçmeyen yolcu beraberinde getirilen hediyelik eşya.


Kısaca özetlemek gerekirse ; ister malın satın alındığı mecra bir internet sitesi olsun ister şahsen almış olun, şunu gözönünde bulundurmalıyız ki; buradaki en önemli unsur malın ticari mahiyet taşımıyor olmasıdır. Çünkü söz gelimi 30 €’ya Türkiye’de satmak üzere tek bir mal bile getirseniz gümrük denetimi sırasında bu maldan bir KDV kaybı yaşanacağı algılanabilir ve 30€’luk malınız bile gümrük vergisine ve gümrük işlemlerine tabii tutulabilir. Burada aslında öznel yürüyen bir sistematik olduğunu da belirtmekte fayda var. Yani, işler o sırada görevde bulunan gümrük memurunun insiyatifinde diyebiliriz. Örneğin siz e-bay’den aldığınız bir mala düşük fatura kestirip kurnazlık yapmak istemiş olabilirsiniz, ama bu gümrük memuru için çok da önemli değildir. O sırada malın emsal değerini kontrol edip malınızın gümrük vergilerinden muafiyetini kaldırma şansına sahiptir. Dolayısıyla işler biraz “dene ve gör” modeline göre işlemektedir. Ticari mahiyette olan bazı ürünlerin bile kimi zaman “kapıya teslim” yapılabildiğini, kimi zaman “şahsi kullanım” arz eden ürünlerin bile gümrük işlemine dahil edilebildiğini söylemekde fayda var.


Yeni yazımda görüşmek üzere...

Berk PINAR...

14 Aralık 2009 Pazartesi

Bir Girişimci Olarak Dış Ticarete Nasıl Girişebilirim?



Selamlar. Bu güzide mecrayı sürekli takip ediyorsunuz. Demek ki girişimcilik ruhuna sahipsiniz ya da hali hazırda bir işletmeniz var ve işletmenizin ölçek eknomomisine ulaşması için yeni yollar arıyorsunuz. Buaraya kadar güzel. Peki siz değerli okuyucularımızı dış ticarete nasıl çekebiliriz? Pazarınız sadece lokal mı kalmalı? Ülkece dar boğazdan geçtiğimiz şu günlerde iç pazara mı bel bağlamalıyız? Elbette hayır! Peki ne yapabiliriz? Cevaplar aşağıda...




İşletme sahibi olun veya olmayın hiç önemli değil. Hepimizin bilgisayarı ve internet ağı var değil mi? İyi kötü en azından ingilizcemiz de var. O halde size ilk dış ticaret tavsiyem hemen “e-broker”lığa yönelmeniz. Size önceki yazımda bahsettiğim e-ticaret veya dış ticaret eğitimi veren kurslar ilk etapta iyi bir seçenek. Ama buna yanaşmıyorsanız/yanaşamıyorsanız da hiç sorun yok. Zira, biraz internet bilgisi, biraz da araştırma ile yeteri kadar sabır da gösterilirse, internet üzerinden rahatlıkla ihracat ve ithalat ve hatta transit ticaret bile yapabilirsiniz. Peki bunu nasıl yapacaksınız?




İnternet tabanlı yurtdışı alım, satım, ihale, ortaklık taleplerinin girildiği siteler, forumlar, müsteşarlıklara bağlı mecralar mevcut. Hem de yüzlerce. Bu yüzden tek tek yazmayacağım. Ama Google Abimize sorarsanız (ki hazır burda sorulmuşu var ) size yeteri seviyede yardımda bulunacaktır. Bu talepleri incelemenizi, akabinde iyi bir süzme işlemi yapmanızı ve son olarak da aklınıza yatan veya ilk etapta talebi arza dönüştürebileceğinizi düşündüğünüz ilanlara e-mail veya fax yolu ile cevap yazmanızı öneririm. Hatta ilk kontaktan sonra bir de telefonla arayıp teyit alırsanız şahane olur. Önemli bir not: Talep tarihinin eskiliği sizi üzmesin. Zira bu şirket eğer o talebi vermişse, büyük ihtimalle halen daha o işlerle uğraşıyordur ve sizin eski bir talebe cevap vermeniz yine de işe yarayabilir. Bir diğer önemli not ise : Bu taleplerin çoğunluğunun yurtdışındaki ticaret müsteşarlıklarımıza bırakıldığını unutmayın. Talep sahibi firmanın ülkesinde bulunan Türk Ticaret Müsteşarlığını’da arayıp detaylı bilgi alabilirsiniz.




Özetle, krizi ve kriz sendromlarını bir kenara bırakın ve elinizin altında bulunan bilgisayar üzerinden para kazamaya başlayın. Elbette bu işte sabrın, sıkı çalışmanın, tecrübenin, iyi bir araştırmanın ve hatta biraz da şansın yanınızda bulunması gerektiğini de unutmayın.




Yeni yazımızda konuyu detaylandırmaya devam edeceğim..

Görüşmek üzere,

Berk PINAR