11 Mayıs 2011 Çarşamba

Atlas Jet'in "69'u Çok Seveceksiniz" ve "Bizimki 77 santim" Reklamlarına Tepkiler Büyüyor...



İlk Açıklama Tüketici Hakları Derneği’nden


Tüketici Hakları Derneği (THD) başkanı Şefaattin Tamtakır (69), Atlas Jet’in reklam kampanyaları ile alakalı zehir zemberek açıklamalarda bulundu. Tamtakır, düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada şu sözlerle Atlas Jet’e yüklendi : Atlas Jet’in son zamanlarda zıvanadan çıktığı hepinizin malumu, yok efendim 69’u sevecekmişiz, yok efendim bacaklarımızı seviyorlarmış, yok efendim 77 santimmiş vesaire. Ben neyi seversen severim kardeşim, sana ne? Bu gibi cinsel dürtüleri ortaya çıkaracak reklamlar bizleri son derece rencide etmektedir. Biz senin hangi posizyonu sevdiğini sorduk mu? Kaç santim olduğu ile alakalı bilgi de talep etmedik. (serzenişler) Bununla birlikte biz gerekli araştırmayı yaptık. Bir döneme damgasını vuran Gaziantep’li beyliye uzmanı ve eski şarkıcı “Mutaf”ı arayarak; “77 santimlik bir şey(?) olur mu hocam?” dedik. O da bize “Sizi kandırmışlar Sayın Başkan’ım” dedi. Bu da gösteriyor ki; bu reklamlar haksız rekabet içeriyor” şeklinde konuştu.

Mutaf’da Basın Toplantısına Telefonla Katıldı

Basın toplantısına ünlü şarkıcı ve bevliye hekimi Mutaf Elicebinde (31)’de tele-konferansla katılarak şu açıklamaları yaptı. “Sayın başkana katılıyorum. Bunca senelik meslek hayatımda ne babazungalar gördüm ama 77 santimlik bir erojen bölge organı, protezle bile mümkün gözükmüyor” dedi.

Diyanet Yetkilileri De Açıklama Yaptı

Basın toplantısının hemen akabinde saat 15:57:45 sularında ismini açıklamak istemeyen bir diyanet çalışanı (B.D.Ç. - 44) gazetemizi arayarak; bu gibi reklamların son derece günah olduğunu, bu reklamları okumanın bile tutar yanının olmadığını söyledi. B.D.Ç. yaptığı açıklamada bir takım cinsel içerikli pozisyonların numaralarla ifade edilmesine hepten karşı olduğunu ve bu uygulamanın dünya porno endüstrisi tarafından ivedi olarak sonlandırılması gerektiğinin altını çizdi. B.D.Ç. son olarak “Nikahlı kişilerin yüzlerinde tatlı bir pembelik, civeleklik olur, bu doğaldır. Çünkü insan sevince, sevilince yüzüne nur düşer ama şimdi bu 69 olayı hiç yakışık almıyor. Kaldırılsın, gitsin yaa istemiyorum!!! Ne olur sanki böyle kinayeli şeyler olmasa, bi tarafınızda tüy mü biter?” diyerek tepkisini gösterdi.




Atlas Jet’ten Jet Açıklama

Atlas Jet’in CEO koltuğuna iki hafta önce oturan Fazıl Jetgil (96) ise ismi gibi jet bir açıklama yaparak; “Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Ayrıca her bir tarafımızla da iftahar ediyoruz. Her türlü pozisyona da varız, üstelik herşeyimiz de doğal. Hep aktardan gidip gidip yeşil çay, ada çayı, papatya çayı ve acı hardal alıyoruz. Hem içimiz ısınıyor, hem içimiz rahatlıyor, hem de içimi rahat.” dedi.

Tüketicinin Aklı Karışık

Tüm bu gelişmelerin ardından tüketici Atlas Jet’e temkinli yaklaşıyor. Her zamanki gibi Ortaköy ve Taksim’de yapılan sokak ropörtajlarında bir vatandaş (B.V. - 31) “Şimdi.... Yani ne bileyim; bir 69 diyorlar, bir 77 cm diyorlar. Oturduğumuz yerde Kunteper canavarı vukuuatı ile karşılaşmayız inşallah, kafam karıştı, allak bullağım. Bir de muğlak oldum. Ne bileyim yani, saçıldım, dağıldım doğrusu! Ben en iyisi dayımın otobüs şirketini kullanayım, zaten bilet bana bedava...” (gülüşmeler) diyerek, olaya olan tepkisini (!) açık yüreklilikle ifade etti.

8 Mayıs 2011 Pazar

Uçak Kazalarını Engellemenin Yolu, Bir Türk Tarafından Bulundu...


Uçak Kazalarını Engellemenin Yolu Bir Türk Tarafından Bulundu

Kurulduğu günden beri havacılık ve hava taşımacılığı konularında çeşitli düzenlemeler ve regulasyonlar getiren Uluslarası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA), son yıllarda sayısı sıklaşan uçak kazalarına çözüm yolları arıyor. IATA yetkilileri düzenlediği basın toplantısında uçak kazalarının riskinin teorik olarak “Bir insanın yolda yürürken başına inşaat molozu düşmesi” ile denk seviyede olduğunu bildirirken, taşımacılık hizmetlerinde hava yollarını seçenlerin gönüllerini ferah tutmalarını istedi.

IATA Türkiye Masası Şefi Mutaf Yüksekrakım (58) konuşması esnasında uçak kazalarını engellemek için radikal çözümler bulduklarını ifade ederek, tüketicilere müjde verdi. Yüksekrakım, özellikle uçakların motorlarına; leylek, martı, pelikan gibi perde ayaklı kuşların kaçtığını ve bu trajik çarpışmaların hazin sonuçlar doğurduğunu belirtirken, bu sürecin yapılan uzun süreli deneyler ve ilerleyen teknoloji ile kısmen de olsa aşıldığını belirtti.

Kuşların Motorlara Kaçmasına Teknolojik Çözüm Önerisi

IATA Türkiye Masası Şefi Yüksekrakım konuşmasında; bilhassa Türk bilim adamlarının bu konuda geliştirdiği bir sistem olduğunu söylerken, sistemden de kısaca bahsetti. Yüksekrakım “Sistem, basitce anlatmak gerekirse, uçak motorlarının kapaklarına monte edilen ve kuşların motor içine girmesini engelleyecek nitelikte döşenmiş tellerden ve örgü halatlarından oluşuyor.” dedi. Yüksekrakım sözlerine “Bu teknolojik modellemenin fikir babası, kendi bayan çoraplarını ayran yaparken süzgeç olarak kullanan emektar kat görevlimiz Nigar Hanım (63) oldu” diyerek kendisine, bir de plaket armağan etti.

Nigar Hanım Uçak Kazalarına Son Verecek İsim Olacak Mı?

Aldığı plaketin ardından gözyaşlarını tutamayan Nigar Hanım, kısa bir de açıklama yaparak “IATA Türkiye Ofisinde otuzüç yıldan beri kat görevlisi olarak çalışıyorum, ancak emeklerimin insanlık tarihine bu denli önemli bir netice vereceğine rüyamda görsem inanmazdım” dedi.

Uçak Üreticileri De Çözümden Memnun

Basın toplantısına birer yetkilisi ile iştirak eden Airbus ve Boeing firmaları ise yaptıkları ortak açıklamada “Çözümün yıllardır ayağımızın altında olduğunu öngöremedik. Sanırız çözümü yanlış yerde arıyormuşuz. Biz hep kuşları kaçıracak bir sistem arıyorduk,inanın uçağın kanatlarının üstüne korkuluk koymayı bile bir dönem düşünmüştük. Oysa çözüm basit bir parizyen çorap mantığıyla kusursuzca işliyor” dediler.

Artık Havayolları Daha Güvenli

Yüksekrakım konuşmasına bu gelişmelerin ardından, artık hava yolları ile seyahat etmenin daha güvenli olduğunu belirtirken, Nigar Hanım'a ve geleceği gören türk bilim adamlarına bir kez daha teşekkür etti.

Havayolu Şirketleri Adeta Bayram Ediyor

Havayolu şirketleri adına söz alan THY Genel Sekreteri Ersin Özbükey, “Gün Türk ve Dünya Havacılık Tarihininin yeniden doğum günüdür, hatta bir milattır. Wright Kardeşlerin başlattığı hayal, artık çok daha güvenli. Bu gelişmelerden sonra artık hava yolu yolculukları alternatifi olmayan bir taşıma modeli haline gelecektir” diyerek demiryolu ve denizyolu taşıma modellerine göndermede bulundu.

Tüm bu gelişmelerin ardından bulunan bu teknolojik çözümün THY’da ne zaman tam anlamıyla uygulamaya geçeceğine ilişkin gelen soruya ise Ersin Özbükey, şu şekilde cevap verdi. “THY her zaman yenilikleri en hızlı şekilde takip eden ve uygulayan bir kurumdur. Çünkü THY adeta bir kokteyl katılımcısı değil, o kokteyli organize edendir. Bu sebeple de çok hızlı davranıp, tüm filomuza bu çorap sistemini uygulacağız ve bu en fazla 17-18 senemizi alacak. Yani, tahmin ediyorum ki; 2027-2028 yılları arasında filomuzdaki 132 uçak bu çok gelişmiş örme çorap sistemine sahip olacaktır.” dedi. Bu cevap ardından salondan yükselen homurdanmalara tepki gösteren Ersin Özbükey, sinirli tavırlar sergileyerek salonu Mutaf Yüksekrakım ile beraber diğer sorulara cevap vermeden terk etti.

5 Mayıs 2011 Perşembe

HACI ŞAKİR DE YASAKLANSIN!!!!





Hepimizin malumu. Son zamanlarda hayatlarımızın üzerine çöken kara bulutlar, internetimize de serpiştirmeye başladı. Çoğumuza göre şuanda fırtına öncesi sessizlik hakim. Öte yandan fırtınanın kopuş tarihi de şimdiden belirlendi. 22 Ağustos 2011, eğer bazı şeyleri değiştiremezsek, söz konusu fırtına özgür sandığımız hayatlarımıza son hançeri indirecek gibi duruyor.

Blogunu yasaklayan, izleyeceğin videoya karışan, basılmamış kitaba müdahale eden kudrete ancak ve ancak gıpta edilir. Gıpta edilir çünkü ona bu kudreti bizler verdik. Verdik vermesine de verirken bu denli kudretli değildi. Verdik vermesine de verirken bile bu denli kuvvetleneceğini sezemedik. Düşünün o denli kuvvetli ki “ben yaptım olduculuk”lara, kimsenin gıkı çıkmıyor, çıkamıyor. Bu yazıyı ve bu gibi yazıları yazanlar, kendilerini ateşe atıyorlar, zamanı gelince bu yazıların aleyhlerine kullanılacağını bile bile.
Şimdi yeni “trend”imiz internet yasaklayıcılığı. “Yasak”ın bile yasak olduğu bu zinhar cihanda sanal olan her şeyin aslında gerçek hayatta var olduğunu bilemeyecek kadar fikriyatları aç olanlar; gözü dönmüşlüklerini bastırmak ve aşırı şişmiş egolarını doyurmak adına; tuzunu, soğanını bol koydukları oburluklarını yasaklarla tıka basa besliyorlar. Kimi zaman “sehven” (!) yapıyorlar, kimi zaman bile bile , göz göre göre, gözün gördüğünü de bile bile ve fakat umursamadan oynuyorlar gölge oyunlarını ellerindeki kuklalarla. Ve işin acı olan tarafı, bu oyunlar tıpkı Hacivat-Karagöz oyunları gibi loş ışıkta ve perde arkasından icra ediliyor. Belki de bu yüzden gün gibi açık vakaları görmeyi beceremiyoruz.

Dedim ya şimdiki trend internet yasaklayıcılığı diye, bir sonra da Haci Şakir’lerin yasaklanmasını bekliyorum. Neden mi? İzleyeceğin videoya karışan haşmetlinin, sana porno izlemeyi de yasak eyliyor elbette. Neden porno izleyesin? Neden kendi kendini ıssız köşelerde titreye titreye tatmin edesin? Neden porno izlerken göz zinasına mahal veresin? Devletin senin öte tarafta acı(!) çekmeni ister mi? Peki porno izlemeyen ve cinsel bakımdan da bir kurt kadar aç olan makus Türk erkeği ne yapsın? Sorarım, porno izlemesin de ne yapsın? Porno izlemesin de gözü dönüp sokaktaki ite/eniğe, ahırdaki eşeğe/ineğe, evdeki karına, kızına, ırzına, namusuna, iffetine göz mi diksin? Hani sanki bilhassa Türk erkeği; tüm cinsel sorunlarından bertaraf olmuş ve mum gibi mis gibi parafin kokan, dimdik(!), sırtı yere gelmeyen, doyuma ulaşmış bireyler de, pornonun onların ruh sağlığına vereceği derin “çöküntüden” korkar olduk milletçene. Şunu görmek bu kadar mı zor? Biz, siz, onlar… hepimiz aynı toplumda aynı baskılarla büyüdük. Kızsan evden dışarı çıkamadın, çıksan da ağabeylerinin, babanın, kuzenlerinin baskısına boyun eydin. Eydin de ne oldu, sanki şimdi bunun diyeti olarak özgür bir birey mi oldun? Erkeksen hep sırtın sıvazlandı, “aslan oğlum git yap” dendi. Peki ama kimse sormadı mı, “bu çocuk bunları kiminle yapacak?” diye. Oran olarak %50 , %50 olan bir toplumda sadece bir tarafı eve tıkıp, bir tarafı sokağa sal, sonra “benim oğlum çok çapkındır” diye kahvede eşine dostuna caka sat. Bu çocuklar ve daha ötesi hepimiz bu ortamda filizlendik, semirildik, yalansa yalan demenizi canı gönülden isterim… Peki bu riyakarlık neden? Sen şimdi sadece kendi kendini gizli saklı üstü kapalı tatminden başka şansı olmayan küçük ve hatta büyük bireylerin elinden son kozları olan pornoyu da aldığında, onların ellerinde (!) ne kalacak??? Peki o zaman, porno yasak olsun, izlenmesin, hacı şakirlerin ömrü uzasın, ayrıca göbekleri de delinmesin (!) *anlayan anlamıştır* İyi öyle olsun, peki bu gelişmelerin ardından, ete, kana susamış sırtlan sürüsü misali ortalarda dolanan tiplere kim ne diyebilecek? Zaten bastırılmışlık, kenara itilmiş dürtüler, cinsel bilgisizliğin hakim olduğu bir topluma deşarj mekanizması da monte etmediğinizde, durumun akıbetini tahayyül edebiliyor musunuz?


Bana öyle geliyor ki, riyakarlık kanımıza işlemiş durumda. Cumaları camilerin önü tıka basa dolup taşıyor. Kalben orada bulunanları tenzih ederek, şeklen yoklamaya katılanlara söylüyorum; Cuma öğlen vaaza, akşamına fuhuşa Ağva’ya, Dragos’a… Siz hiç merak ettiniz mi, Türkiye’de kaç bin tane travesti vb kişi var diye? Ben çok merak ettim etmesine de, ne yazık ki bunun kaydı kuydu olmadığından herhangi bir sonuca ulaşamadım. Derler ki; her sistem kendini besler ve besleyemezse kendi içine çöker. Eşcinsellik ve buna bağlı olarak toplumdan bir fiil dışlanmalarının neticesinde süreklendikleri fuhuş ortamı, emin olun ki baba mesleğinizden çok daha öteye dayanıyor. Sayıları on binleri hatta yüz binleri bulan bu insanlardan bir çıkarım yapın. Bu insanların sistem tarafından beslenebilmesi için en az bu insanların sayılarının yüz katı müşterisinin olması gerekir. Buradan hareketle; içimizde gizlenen milyonlarca gizli eşcinselin olduğunu görmek için deha veya kahin olmaya sanırım lüzum yok. Bir de şu örnek var; lafa gelince fuhuşu, eşcinselliği, eşcinsel evlilikleri ahlaksızlık sayarız ve hatta cinsiyet içi evliliklere izin veren ülkelere sayar söveriz, olmadık sıfatlar yaftalarız. Öte yandan iş gezisini bahane eder Ukrayna’ya Tayland’a mal satmaya (mal satmaya mı mala v…maya mı bilemem) arz-ı endam eyleriz. Ne ala dünya değil mi? Canım cennette s….m a….ta dedikleri bu olsa gerek. [ bu arada dikkatinizi çekerim; sansürü kendim uygularım, ele güne bırakmam :-) ]

Söylemek istediğim şu; yasakla hiç bir şeyin önüne geçemezsiniz. Yasakla kimseye sınır çekemezsiniz. Yasaklamanın yasak olması gereken ülke özlemine koşan ahaliye bu gibi zincirler vurarak aklı selimleri köşeye sı-kış-tı-ra-maz-sı-nız! Amacım eli günü “orgy” ye şuursuzca ve pervasızca davet etmek değil (ki kimi aklı evveller çıkıp böyle anlayacaktır da), amacım kaş yapayım derken göz çıkartılmasına mani olmak. Belki de Ümmet-i Muhammed’in ahiret hayatına skor sağlamak uğruna, tüm Türk ulusunun ırzını istemeden de olsa tehlikeye atacaksınız. Bu böyle biline. Üstelik bunu yaparken de bilmiş bilmiş konuşacaksınız, belki “sehven” hatalar yapacaksınız, belki çıkıp ahaliye yaptıklarınızın meşruiyetini ballandıra ballandıra anlatacaksınız berisinde yatan esas tehlikeyi göz ardı ederek ve her yaptığınızı siyasi manevralarla alacalı bulacalı süsleyeceksiniz göz göre göre, gözün gördüğünü bile bile, gözümüzün içine baka baka…

Son sözüm; bu memlekette yapılanları sezen, anlayan, algılayan, derin derin pusuda bekleyen bir kitle de var. O kitle sandığınız gibi sadece bakmıyor, hitap ettiğiniz taban kitlenizden farklı olarak, aynı zamanda görüyor da, biliyor da…

4 Mayıs 2011 Çarşamba

SANSÜRE EVET...SIRF ZEVKİNE!!! -Bedava Hayatlarımızın Diyeti-


Ne zaman ki unuttun ve unutturuldun özgür geçen günlerini
Ne zaman ki bıraktın zincire,yalana dolana karşı debelenmeyi
Ne zaman ki tuttular, götürdüler sürekleye sürekleye bedenini,
İşte o zaman geldi aklın başına değil mi ey uyuşuk Türk genci seni!

Üzülüyorum üzülüyorum üzülüyorum ve yine ve yine çok fena üzülüyorum...
Toplansak da, atlasak da çatlasak da yine ve yine yasak bana yorum!
Bloguma, siteme, edebime ve edebiyatıma sansürü yaftalarsan ey mahlukat-ı forum,
O vakit 22 ağustosuna da, fikriyatına da, beni sürüklediğin geleceğe de çok fena korum!