10 Şubat 2010 Çarşamba

TESLİM VE FİYATLANDIRMA – II





Merhaba. Teslim ve fiyatlandırma konusuna daha önce bir giriş yapmıştık. Eski yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Kısaca yaptığımız girişte; INCOTERMS’ün ne zaman, kim tarafından, ne amaçla tasarlandığını anlatmış ve kategorilerin hangileri olduğunun üstünde durmuştuk. Şimdi kategorileri ve altlarındaki klozları örneklerle inceleyelim.



E Kategorisi : Önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, teslim şekillerinde kategoriler, ihracatçı açısından en az sorumluluk ve yükümlülük içeren hallerden en çok sorumluluk ve yükümlülük içeren ihracatlara doğru sıralanır. Bu bağlamda; E kategorisi, ihracatçı açısından en sevilen, başak bir deyişle en “cici” kategoridir.

EXW : Bu grupta sadece tek bir kloz mevcut; o da EXW diye kodlanan “ex-works” olarak bilinen “iş yerinde teslim” klozudur. Ex-factory , ex-warehouse gibi kullanımları da mevcuttur. Satıcı, ambalaj ve kolileme işlemi haricinde hiç bir yükümlülüğe karışmaz. Gümrük işlemleri yapılmamış ve taşıyıcıya yüklenmemiş şekilde alıcının tasarrufuna bırakılır. Yani ithalatçı; yükleme, ara nakliye, ihracat için gümrük işlemleri, yükleme masrafları, ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masraflarının tamamını üstlenir.

Dilerseniz bir örnekle konuyu pratiğe dökelim : Diyelim ki 3M firmasından bir mal alacaksınız ve diyelim ki adamlar türlü yazışmalardan sonra size teslim şekli olarak EXW/Minnesota yazdılar. Bu ne demek? Bu şu demek : yani siz buaradan bir nakliye firması ile anlaşıp,3M’in Minnesota’daki merkezine bir araç yönlendireceksiniz ve akabinde gerekli tüm o işlemleri yaparak ithalatı gerçekleştireceksiniz. Yönlendirdiğiniz aracın şoförü 3M firmasına gidip malları ara nakliye aracına yüklediği anda, malların tüm hasar , zıya gibi riskleri de sizin tasarrufunuza yüklenecek. Peki bu noktada siz, Amerika’da ki gümrük işlerini nasıl halledeceksiniz, oradaki yüklemeyi nasıl organize edeceksiniz? Zira Amerika’da ne bir gümrükçü tanırsınız ne bir forklift operatörü, öyle değil mi? İşte bu noktada devreye ticari içtihatlar (teamüller) giriyor. Elbette sizin Amerika’da veya dünyanın herhangi bir yerinde gümrükçü, forkliftçi tanıma şansınız zor olduğundan ötürü, satıcı firma; yani ihracatçı tüzel kişi, malların ihracata dair gümrük işlemlerini bitirip size teslim eder. Bunun yanında genel olarak yükleme organizasyonuna da destek verdiğine sıklıkla rastlanır. Elbette yapılan masraflar karşı tarafa yani ithalatçıya ya fatura edilir ya “ambalaj masrafı” olarak gösterilir ya da ikili ve ticari ilişkiler kuvvetliyse herhangi bir bedel tahsil edilmez. Her ne kadar literatürde yükleme masrafına ve işine satıcının karışmadığı yazılsa da; teamülde biraz daha farklıdır. Aslında hem gümrük işlemlerinin halledilmesi hem de yüklemenin yapılmasına satıcı taraf müdahale ediyorsa, FCA terimini kullanmak daha doğrudur. Bunun yanında unutmamanız gereken en önemli unsurlardan birinin “sigorta” olduğunu ve bu yükümlülüğün de elbette ithalatçının üzerinde olduğudur. EXW ile alakalı olarak söylenmesi gereken son şey de; sorumluluk ve yükümlülüğün devrinin ara nakliye aracına yüklendiği “an” olduğunu bilmemizdir.




F Kategorisi : Bu grup; satıcının malları taşınmak üzere alıcının verdiği talimata göre teslim etmesini gerektirir. Bu ne demek?  Hemen detaylandıralım ve ardından örneklendirelim.

FCA : Bu grupta üç adet kloz bulunur ve kademeli olarak artar. EXW’den hemen sonra sıralanan teslim şekli FCA’dır. EXW’de de belirttiğimiz gibi eğer gümrükleme ve yükleme masraflarını satıcı üstleniyorsa (artı satıcı ülkesindeki ara nakliye de dahil olmak üzere) FCA terimi kullanılır. FCA terimini diğer “F” grubu terimlerinden ayıran bir özellik de bütün taşımalara (hava,kara,deniz,demiryolu) uygun olmasıdır. FCA; “free carrier” yani “taşıyıcıya masrafsız olarak ...belirtilen yerde” manasında kullanılır. Yani FCA/Barcelona denildiği zaman anlaşılması gereken şey şudur : İthalatçı olarak siz, malı Barcelona’dan yönlendirdiğimiz araçla belirtilen yerde teslim alacaksınız. Bu teslim yeri satıcı firmanın iş yeri de olabilir, bir liman da olabilir, bir antrepo da ya da bir gar da olabilir. Satıcı ambalaj ve kolileme, ara nakliye aracına yükleme, ara nakliye ve ihracat için gümrük işlemlerini yapmalıdır. Bunun dışında, kullanılıyorsa limandaki yükleme masrafları, ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masrafları alıcıya aittir. Buradaki en önemli nöans ise; eğer teslim satıcının mahalinde ise, satıcı yüklemeden sorumludur ama teslim herhangi başka bir yerde ise o zaman satıcı boşaltmadan mesul olmaz.


FAS : F kategorisinde bulunan ikinci kloz; FAS “free along side” yani “gemi doğrultusunda masrafsız teslim”dir. Adından da anlaşılabileceği gibi mallar gemi doğrultusunda yerleştirildikleri zaman, satıcının malları teslim etmesi demektir. Tam da bu andan itibaren mallarla alakalı bütün masraflar, zıya ve hasar riskleri alıcının üstüne geçer. Bu terimde kesinlikle ve kesinlikle malın ihracata ilişkin gümrük işlemleri satıcının üstündedir. Ancak taraflar tam tersini aralarında anlaşırlarsa bunu satış sözleşmesinde belirtmek durumundadırlar. Ayrıca FAS teriminin sadece deniz ve içsu (dere, göl, gölet gibi) taşımacılığı için elverişli olduğunu ve kara, hava , demiryolu taşımacılığına karşılık vermediğini bilmekte fayda var. Tabloda görüleceği gibi sorumluluk ve yükümlülükler FCA ile aynıdır. Yalnızca teslim yeri değişiktir. Bunun dışında limandaki yükleme masrafları, ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masrafları alıcıya aittir.







FOB : F kategorisindeki son kloz; FOB yani “free on board” ,”gemide masrafsız teslim” şeklidir. Belki de en önemli teslim şekilleriden biridir. Bunun sebebi ise haddinden fazla popüler olmasıdır ve aynı zamanda sürekli olarak yanlış kullanılmasıdır. Geleneksel olarak beyannamelerde ihracat bedeli FOB bedel üzerinden hesaplandığı için, sürekli aynı iki üç teslim şeklinde ısrar ederler. (beyannamelerde ithalatta CIF bedel baz alınır) FOB teriminde sıklıkla tacirler FOB işyeri, FOB/Çankırı, FOB/Sivas gibi kullanımlara imza atmaktadırlar. Oysa FOB terimi de FAS gibi yalnızca deniz , içsu gibi taşımalarda kullanılır. Eğer deniz yolu (ya da su yolu) kullanılmayacaksa, o halde FCA teriminin kullanılması daha mantıklı olur. FOB teriminde bir de “küpeşte” kavramı vardır. Bu kavram geminin yan duvarını anlatır. FOB’taki temel unsur, teslime ait malın küpeşteyi geçer geçmez, satıcının sorumluluk ve yükümlülüğünden alıcıya geçmesidir. Peki o halde; mal tam yüklenirken vinç boşalırsa ve mal küpeşteye çarpıp denize ya da limana düşerse ne olur? Ya da aynı şekilde mal küpeşteyi aşarken vinçten sıyrılıp güverteye düşerse ne olur? Bu iki durumda zayı, hasar durumları kime yansıtılır? Cevap oldukça basit; eğer mal küpeşteyi geçip güverteye düştüyse, hasar ve zıya alıcının üstüne kalır. Ama mal küpeşte düşüp denize veya limana düşerse o zaman hasar ve zıya satıcının üstüne kalır. Malların küpeşteyi aştıktan sonra örneğin vincin arızası sebebiyle düşüp denize veya limana boşalmasında da sorumluluk ve yükümlülük alıcıdadır. Bu anlamda bu teslim şeklinde de sigortanın büyük önemi vardır. Bu teslim şeklinde de satıcı; kolileme, ambalajlama,yükleme, ara nakliye ve ihracat için gümrük işlemlerini yapmakla mesuldur. Malların küpeşteyi aştığı ana kadarki liman masraflarını da satıcı karşılar. Öte taraftan küpeşte sonrası masraflar alıcı tarafından karşılanacağı gibi bir de şu ek masraf ve sorumluluklar da alıcı üstündedir : ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masrafları. FOB teriminde karşımıza zaman zaman FOB (trimmed) , FOB (stowed) gibi (trimmed : istiflenmiş , stowed : düzenlenmiş) kullanımlar çıkar. Bu durumda; satış sözleşmelerinde satıcının ve alıcının istiflenmeden ve düzenlenmeden ne dereceye kadar mesul olduğunun açıkça belirtilmesi gerekir. Çünkü bu kavramlar kargaşaya yol açmaktadır. Bu nedenle eğer sözleşmede detaylandırılmayacaksa, hiç kullanılmamaları daha sağlıklı olur. Karıştırılan nokta hem teslimin tam olarak nerede biteceği yönündedir hem de bu sözcüklerin sadece masrafları mı kapsadığını yoksa masraflara hasarların da dahil edilip edilmediği hususundadır.


Devam edeceğim...

Berk PINAR

1 Şubat 2010 Pazartesi

Teslim Ve Fiyatlandırma






Merhaba. Daha önceden bu konuyu kısaca özetlemiştik, ama şimdi biraz daha detaya inmekte fayda var. Bu nedenle, bugün sizlere bahsedeceğim konu “dış ticarette teslim şekilleri” yani “Incoterms” klozları. Konuya giriş yapmak için hemen kısa bir örnek vermek gerekirse; diyelim ki bir malı almak için ya da satmak için yurtdışından veya yurtiçinden bir firma ile bağlantı kurdunuz ve diyelim ki satacağınız malın fiyatını karşı tarafa ileteceksiniz ya da size karşı taraftan mala ilişkin bir fiyat gelecek. İşte bu noktada o fiyatın içine neler dahil olacak, satanın ve alanın sorumluluk ve yükümlülükleri nerelerde başlayıp, nerelerde bitecek, neleri kapsayacak gibi sorunların bertaraf edilebilmesi için bugünkü konu gerek uluslararası ticarette gerekse de ulusal ticarette hayati önem taşıyor.

Bildiğimiz gibi bir malın rayiç bedelinin hesaplanmasında genel geçer mantık şu yöndedir : Bir malın üretiminde her işletme “sabit maliyet (kira, amortisman, işletme giderleri vb)” ve üretim artışına bağlı olarak “değişen maliyet (hammadde, iş gücü, yakıt, enerji vb)” gibi giderleri üstlenmekte olup, sabit ve değişken maliyetlerin toplamı ise o mal için yapılan “toplam maliyet” değerini vermektedir. O malın üretiminde ortaya çıkan bu “toplam maliyet” üretim miktarına bölündüğünde ise elimize “başa baş” noktası gelmektedir. Peki sadece başa baş noktasına kar koyarak satış mı yapmalıyız? Alıcının küreselleşmiş küçük dünyamızda nakliye, sigorta, gümrük vergileri, indirme-bindirme gibi yan masraflarında hesaba katılması gibi bir isteği olursa ne yapacağız? Elbette artık “Ben sadece depomdan satarım kardeş, gel-al malını!” diyemeyiz. Bu nedenle bu ve benzeri hesaplamaları yapabilmek adına ve bu hesaplamalardan ortaya çıkacak karışıklıkları önleyebilmek adına bazı çalışmalar yapılmıştır.

Peki bu çalışmalar ve amacı nedir ve bu çalışmaları kim yapmaktadır?

Merkezi Paris’te bulunan Uluslar arası Ticaret Odası (ICC), uluslar arası ticaret hareketlerinde anlaşmazlıkları, uyuşmazlıkları ve hukuksal ihtilafları ortadan kaldırmak ve böylece alıcı ile satıcının gereksiz yere para ve zaman kaybını önlemek amacıyla, salım-satım işlemlerine bazı kurallar getirmiş ve bu düzenlemeleri ilk kez 1936’da “INCOTERMS” adıyla yürürlüğe sunmuştur. Daha sonradan pek çok revizyona uğramış ve 1953, 1967, 1976, 1980, 1990 ve nihayet 2000’de bazı değişikliklerle son halini almıştır. 2000’den bu yana bu konuda çeşitli revizyon çalışmaları yapılmakta olmasına rağmen halen daha INCOTERMS 2000 broşürü güncelliğini korumaktadır.

Incoterms’ün kapsamı; maddi malları içine alır. Yani bilgisayar yazılımı gibi gayri maddi haklar (intangibles) incotems’ün kapsamı içinde değildir.

Dilerseniz artık yavaş yavaş incoterms klozlarını tanımaya başlayalım…

Herhangi bir vesaik çeşidinde (örneğin ticarî faturada) teslim belirtileceği zaman, ilgili teslim şeklinin kod harflerle ve yanına da ihracatçının teslimi gerçekleştirip sorumluluğunun bittiği yerin isim yazılır. Örneğin EXW/Konya , FCA/Marsilya , FOB/Genova, CPT/Selanik veya DDU/Şam gibi…


Incotermsler uluslararası ticarette kullanılan, evrensel olarak standardize edilmiş sözleşme terimleridir. Değindiğimiz gibi değişimi yapılan malların fiyatı bu terimlerin müzakeresine dayanan bir sözleşmede belirtilir. Temelde, müzakereye konu olan terimler, ürünün taşınmasının hangi kısmını hangi tarafın ödeyeceğini gösterir. Bu terimlerin sözleşmede kullanımı zorunlu değildir. Ancak bu terimlerin (klozların) kullanılması, sözleşmenin dayandırılacağı hukukî zemin açısından son derece sağlıklıdır. Bu nedenle, uluslararası ticarete katılan taraflar en azından bu terimlerin bir örneğini referans için bulundurmalıdır. Dört ayrı kategoride toplanmış ve herbiri üç harf kısaltması ile belirtilen onüç adet kloz vardır.

Öncelikle kategorileri tanıyalım ve hemen akabinde de klozları tek tek inceleyelim.

Dört ayrı kategori şunlardır : E, F, C, D…Bu kategoriler satıcının en az yükümlülük taşımasından en az yükümlülüğüne göre sıralanmıştır. Başka bir değişle E grubunda satıcı “güllük gülistanlık” bir satış yapıp “malı gel, depomdan al kardeşim, gerisine ben karışmam” tavrını takınırken, kademeli olarak “D” kategorisinde satıcı, malını satmak için malı alıcının deposuna ya da talep ettiği yere kadar taşımak ve tüm sorumlulukları üstlenmektedir. İlerleyen bölümlerde tüm bu sorumluluk ve yükümlülüklere detaylı olarak değineceğiz. Başka bir değişle bir ithalatçı için en kolay ithalat yolu D kategorisi iken, en çok çaba sarf etmesi gereken kategori de elbette E kategorisi olmaktadır.

Bu kategorilerin sırasını ezberlemek elbette gereksiz. Bu nedenle aşağıdaki akrostiş metinleri hazırladım. Bu yoldan daha kolay bir hatırlatma sağlayabilceğimizi düşünüyorum..

E dirne’den Fatsa’ya
F iyat
C aizpse
D animarka’ya

Teslim şekilleri konusuna yaptığımız bu girişin ardından, önümüzdeki yazılarda tek tek klozları anlatacağız ve ihracatçı/ithalatçı olarak sorumluluk ve yükümlülüklerimizin nerelerde başlayıp nerelerde bittiğini irdeleyeceğiz...

Devam edeceğim..

Berk PINAR