6 Nisan 2010 Salı

Nakliyecinin Dilinden Anlamak –II






Selamlar..Nakliyecinin Dilinden Anlamak - II yazımı sadece Coproblog'a özel olarak yazdığımdan ötürü burada sizlerle link paylaşıyorum. Linki tıklarken CTRL + LİNK yaparsanız memnun olurum. Hem bu sayede bu blogu da diğer sekmede tutmuş olursunuz :)

Yeni yazımda görüşmek üzere...

31 Mart 2010 Çarşamba

Haydi Girişimci, Dış Ticarete!







Selamlar..Daha önce bu konuya benzer bir yazı yayınlamıştık. Bu yazıyı da, o arşiv yazımızın bir devamı olarak düşünebiliriz. Önceki yazımızda “Bir girişimci olarak, dış ticarete nasıl girişebilirim?” sorusuna cevap aramıştık. Bu yazımızda da hem bu soruyu yineleyeceğiz hem de cevabı ilerleteceğiz.

Kendinizi ya “girişimci” olarak adlandırıyorsunuz, ya henüz daha öğrencisiniz ve ek gelir elde etmek istiyorsunuz, ya ev hanımısınız ya da kısa yoldan köşeyi dönmek (!) istiyorsunuz. Ne olduğunuz hiç önemli değil. Önemli olan aynı noktaya, aynı ufka bakıyor ve konsantre oluyor olmanız.

Dış ticaretle alakalı alt yapınızı oluşturmak için tavsiye vermeden evvel, en önemli unsura değinelim. Şimdi; kendimize yabancı lisan durumumuzu sormalıyız. Hangi seviyede, kaç dili, iş lisanında konuşabiliyoruz? Ticaretin en önemli unsuru, karşılıklı anlaşma yapılacak sağlam bir firma veya kişi bulabilmek olduğuna göre ve anlaşmanızı konuşarak veya yazışarak yapacağınıza göre; yabancı lisana çok ihtiyacınız olacak. Sanmayın ki; sadece Azerilerle “iletişerek” zengin olabilirsiniz. Biraz daha global düşünmekte fayda var. Buarada küçük bir tavsiye : Google Translate’e asla güvenmeyin. Çok komik yazılar çıkartıyor, kendinizi gülünç duruma düşürmeniz an meselesi olur.



Kısa bir deneme. Önce Türkçe metin geliyor :

“Merhaba, Biz toptan meyve ve sebze satışı ile ilgilenen bir firmayız. Şirketimiz Ankara'dadır. Türkiye'deki hallere satış yapmaktayız ve Orta Doğu pazarına ihracat tecrübelerimiz vardır. Sizin markanızı uzun zamandır takip ediyoruz. Her türlü ihtiyacınızı ihtiyaç halinde memnuniyetle karşılayacağımızı belirtmek isteriz.”

Şimdi de sıra İngilizce tercümesinde :

“Hi, We are interested in selling wholesale fruit and vegetables are a company. Our organization is based in Ankara. If we are to make sales in Turkey and the Middle East market, we have export experience. Your brand is a long time, we follow. We are welcome all of your needs in case of need are going to want to express.”

Gördüğünüz gibi anlam zor da olsa anlaşılıyor ama bu haliyle gelen bir e-postaya cevap yazılacağını pek sanmıyorum. Cümlelerin çoğu oldukça düşük, gramatik olarak hatalı ve malesef son derece gayriresmi.

Akabinde vereceğimiz tavsiye ise dış ticaretle alakalı biraz kulak dolgunluğunuzun olmasını sağlamak.. Bunu yapmak için size ilk tavsiyem en basit anlatımlı olarak; Doç. Dr.Mehmet Melemen’in “Uygulamalı Uluslararası Ticaret İşlemleri” kitabını okumanız. Bu kitabı okuduğunuzda bilmeniz gereken temel gereksinimlerin tamamına sahip olabilirsiniz.

Eğer lisan ile alakalı bir sorununuz yoksa ve eğer dış ticaretle alakalı kısa bir alt yapı da yaptıysanız artık sermayeniz var demektir. Şimdi işin heyecanlı kısmına geldiniz demektir. Dedik ya, sermayeniz artık kısmen de olsa bilginiz. Bu nedenle mal alıp satmanıza gerek yok. Tıpkı bir emlakçının yaptığı gibi komisyon sistemi dahilinde para kazanabilirsiniz. Yalnız şunu belirtmekte fayda var. Bu sizi hemen kısa yoldan para kazanma heveslerine kesinlikle itmesin. Elbette bu işte de çok önemli nöanslar var.

Bu ince noktalara da önümüzdeki yazılarda değineceğiz...

Devam edeceğim..

Berk PINAR

23 Mart 2010 Salı

Nakliyecinin Dilinden Anlamak - I


Merhaba.. Yeni yazımı sadece Coproblog'a özel yazdığım için buradan link veriyorum. Linke tıklarken CTRL tuşuna basıp tıklarsanız çok sevinirim, hem bu sayede, bu sayfada da kalmış olursunuz :) Buyrun size L I N K

Sevgilerle...

Berk PINAR

17 Mart 2010 Çarşamba

Bulustrend Mart Videosu :)

Sevgili Ömer Ekinci'nin paylaşmaktan utandığı video :D

Bulustrend'de Soru - Cevap

15 Mart 2010 Pazartesi

Mart Ayı Bulustrend İzlenimlerim








13.03.2010’da Mart ayı Bulustrend’e katıldık. Artık gönül rahatlığıyla “gelenekselleşen” diyebileceğimiz aylık buluşmamız, yine kelimenin tam anlamıyla çoşku içinde geçti. Oradan oraya “kaybedilmiş” sosyelliği arayan ve bilgisayar başında geçen kısmi sosyal fakat özünde pek bir asosyal saatlerin intikamını almaya çalışsan dinamik bir zümre vardı karşımızda.

İlk başlarda “düğün” havasında herkesin kenarlara kendini sotelemesine sevgili Ömer hızlı bir manevrayla 1. yılımızın şerefine hazırlanan pasta hamlesiyle cevap vererek dikkatleri “pistin” ortasına çekti. Hani laf aramızda pasta da dikkat çekmeyecek gibi de değildi. :) O saatten sonra cumartesilerini ulvi bir uğurda feda eden bu genç yüreciklerin minik pıtırcık kalpleri bizler gibi daha bir heyecanlı şekilde atmaya başladı tahminimce. Bu heyecana vesile olan ise Gelistrend ailesinin bir yılını genellikle tatlısıyla (acısıyla demek gelmedi içimden) geçirmiş olmamızdı. Tüm o yazdığımız yazıların birileri tarafından okunduğunu bilmek, yazıya, emeğe saygı gösterildiğini fark etmek gerçekten en azından kendi adıma bana bir afrodizyak oldu. Bu bağımlılığımı tatmin edebilmemi sağlayan ve bunca zamandır bizleri bir çatı altında toplayan başta sevgili Ömer’e, diğer kıymetli yazar arkadaşlarıma sonsuz teşekkürü bir borç bilirim. Ama belki de en önemli unsur, gelistrend’i gelistrend yapan takipciler ve okuyucular. Bir amaca hizmet etmenin en büyük ibadet olarak algılandığı bu topraklarda sizlere de sonsuz kez teşekkür etmek istiyorum.




Son olarak bir küçük özeleştiri yapmanın zamanı geldi sanırım : Ömer, duy sesimizi..Artık Astoria’ya sığmıyoruz. Sadece gelistrend okuyucuları değil, bizleri Friendfeed, Twitter gibi sosyal mecralardan da takip eden kişiler artık toplantılarımıza dahil oluyor. Kabuğumuzu kırmanın zamanı geldi. Hedeflerimiz gibi cüssemize de yaraşır bir organizasyona artık yelken açmalıyız. Aksi takdirde çok hengame yaşanacak...Tıpkı bu Cumartesi günü sevgi selinden ve ilgiden mütevellit yaşanan izdaham gibi :)

Bir sonraki Bulustrend’de daha fazlanızı görmek ve daha fazlanızla tanışmak üzere..

Sevgilerimle,

Berk PINAR

Mart Ayı C-Day İzlenimlerim



14.03.2010’da Coproline’ın düzenlediği C-day’e ilk kez katıldım ve kelimenin tam anlamıyla etkinliğin her bir dakikasına hayran kaldım. Herşey önceden planlanmış ve her ayrıntı incelikle düşünülmüş. Bu da katılımcıları; tam bir profesyonel çerçevede kucaklamayı sağladı. Toplantıya katılan üreticiler ve yatırımcılar (henüz sadece bir yatırımcı vardı fakat böylesi bir senede bunu bile bulmak büyük başarı bence), mezunlarla birebir görüşme fırsatı yakalarken, senelerdir ürettikleri mamülleri ve şirketlerini bir bir tanıtarak “kazan – kazan” oyununu oynadılar. Bu ikili ilişki bana üretici – satıcı arasındaki “simbiyotik ilişki” faktörünü çağrıştırdı. Ne de olsa satıcı olmadığında, bir futbol sahası büyüklüğünde deponuz bile olsa tek bir ürününüz satılmaz ve ürettiğiniz “ekmek” size sadece kambur olur. Aynı şekilde satıcı da, üreticinin üretmediği mamüller olmassa tabir-i caizse “çıplak” kalır, eli zayıflar. İşte tam da bu sebeple; etkinlik yeni ticari köprüler kurma anlamında çok başarılıydı. Özellikle herkesin eşit olduğu ilkesinden yola çıkan “round – table” (yuvarlak masa) teoremi; bilinen tüm hiyerarşik kıstasları yok sayarak üretici ve e-broker arasındaki dengeyi son derece iyi oluşturdu.

Bir de işin sosyalleşme boyutu vardı. Bir oda dolusu genç (yaş ve/veya ruh anlamında) , enerji dolu, haftanın tek dinlenme günü olan Pazar’ı gözünü bile kırpmadan büyük bir fedakarlıkla feda ederek bu toplantıya katılan (ki buradan herkesin ne denli kararlı olduğu anlaşılabilir) insanlarla tanışma fırsatı boyutu var ki bu bence işin en kremalı kısmı. Hani insan kocaman bir pastanın üstündeki vişneyi önce tatmak sonrada o kremaya parmak daldırmak ister ya, işte bu toplantıda yeni insanlarla tanışma isteği bende aynı çoşkuyu oluşturdu. Oradan oraya koşarak “Acaba kiminle tanışsam, kime merhaba desem, iki saatimi nasıl en etkili şekilde kullanırım?” soruları ise adrenalinime adrenalin kattı. Hatta sevgili Nural Ekşioğlu ile yaptığım sohbet çok verimli oldu. Sebebi ise kendisinin bana yeni yazım için ilham kaynağı olmasıydı ki, bu yazıyı sanırım önümüzdeki hafta Copro-blog’da paylaşıma açacağız.



Elbette güzel olan çoğu şeyin yanına bir kaç eleştiri de getirmekte fayda var. Ne de olsa çevrenizi sadece “pohpohlamak” sahte dostlukları perçinler. Bir Coproline gerçek dostu olarak; bir sonraki C-day’de dikkat edilmenisini arzu ettiğim noktalar şunlar;

1. Üreticiler yaptıkları sunumlarda şirketlerinin kuruluş yılı, ailelerinin yıllar içinde yaptıkları kazanımlar gibi e-brokerların ilgi alanlarında ilk sıraya oturmayan konulara sıklıkla değinip aynı sunum hatasını yaptılar. Bunun yerine kısıtlı sürede markalarının pazar payları, sektördeki fiyat aralığındaki yerleri, sahip oldukları kalite değerleri (kurumsal kaliteden bahsetmiyorum, mamülün kalitesini kastediyorum) gibi konulara değinerek daha aydınlatıcı olabilirdiler. Bir de, üretici sunumlarının biraz daha çalışılmış olmasını beklerdim. Ne diyelim bir dahakine biraz daha iyileşmesini temenni ediyorum.
2. O kadar canlı ve hareketli bir ortamdı ki, kiminle konuşacağımı seçmekte zorlandığımı zaten yukarıda ifade etmiştim. Fakat yaşadığım sıkıntı biraz da toplantı alanında hedefimi iyi seçememek oldu. Dikdörtgen yapıya sahip bir toplantı salonu insanların kişileri seçmekte zorlanmasına ve kenarlara itilen katılımcıların, köşe başlarında münazaralarına yol açtı. Biraz daha geniş ve kare yapılı bir salon hem kişilerin daha fazla “piste” çıkmasını hem de kişilerin birbiriyle daha samimi, daha kolay iletişim kurmasını sağlayabilirdi. Bir dahaki C-day’de mümkünse salonumuzun büyütülmesini rica edeceğim. Tamam kabul ediyorum, kanı damarlarına sığmayan yüz kişiyi dizginlenemek büyük bir arenada daha zor olabilir ama bence denemekte de yarar var... 
3. İlerisi için katılan üretici firmaların mallarının biraz daha niş olmalarını temenni ediyorum. Bkz. Sihirli Diş Fırçası..Bu ürün çok hoşuma gitti. Eşime de bir tane getirip beraberce denedik. Oldukça pratik ve akılda kalıcı bir ürün. Pazarda henüz muadil ürünlerin olmaması da başlangıç yapacaklar için eşsiz bir fırsat. Söylemek istediğim şu; bir brokerın elinde on tane elma satan, yirmi tane makarna satan, onbeş tane tornavida satan üretici firma bilgisi olacağına bir – iki tane niş ürün satan üretici bilgisi bence çok çok daha kıymetli. Bu nedenle e-brokerlara da niş ürünlere daha fazla eğilmelerini naçizane tavsiye ediyorum..

Son olarak; bu organizasyonu gerçekleştiren ve emeği geçen herkese ve elbette tüm katılımcılara teşekkürü bir borç bilirim. İyi varsınız, iyi ki sosyalsiniz ve iyi ki Coproline’lısınız..Hee unutmadan bu yazıyı ne zaman okursanız okuyun yukarda bahsettiğim kremalı pasta aklınıza takılırsa en iyisini, en doğalını, en nev-i şahsınıza münhasırını ve en ev yapımı olanına sevgili Nural hanım’dan bulabileceğinizi unutmayın.. Kendisine buradan ulaşabilirsiniz...

Mayıs ayı C-day’de görüşmek üzere...

Sevgilerimle,

Berk PINAR

10 Şubat 2010 Çarşamba

TESLİM VE FİYATLANDIRMA – II





Merhaba. Teslim ve fiyatlandırma konusuna daha önce bir giriş yapmıştık. Eski yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Kısaca yaptığımız girişte; INCOTERMS’ün ne zaman, kim tarafından, ne amaçla tasarlandığını anlatmış ve kategorilerin hangileri olduğunun üstünde durmuştuk. Şimdi kategorileri ve altlarındaki klozları örneklerle inceleyelim.



E Kategorisi : Önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi, teslim şekillerinde kategoriler, ihracatçı açısından en az sorumluluk ve yükümlülük içeren hallerden en çok sorumluluk ve yükümlülük içeren ihracatlara doğru sıralanır. Bu bağlamda; E kategorisi, ihracatçı açısından en sevilen, başak bir deyişle en “cici” kategoridir.

EXW : Bu grupta sadece tek bir kloz mevcut; o da EXW diye kodlanan “ex-works” olarak bilinen “iş yerinde teslim” klozudur. Ex-factory , ex-warehouse gibi kullanımları da mevcuttur. Satıcı, ambalaj ve kolileme işlemi haricinde hiç bir yükümlülüğe karışmaz. Gümrük işlemleri yapılmamış ve taşıyıcıya yüklenmemiş şekilde alıcının tasarrufuna bırakılır. Yani ithalatçı; yükleme, ara nakliye, ihracat için gümrük işlemleri, yükleme masrafları, ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masraflarının tamamını üstlenir.

Dilerseniz bir örnekle konuyu pratiğe dökelim : Diyelim ki 3M firmasından bir mal alacaksınız ve diyelim ki adamlar türlü yazışmalardan sonra size teslim şekli olarak EXW/Minnesota yazdılar. Bu ne demek? Bu şu demek : yani siz buaradan bir nakliye firması ile anlaşıp,3M’in Minnesota’daki merkezine bir araç yönlendireceksiniz ve akabinde gerekli tüm o işlemleri yaparak ithalatı gerçekleştireceksiniz. Yönlendirdiğiniz aracın şoförü 3M firmasına gidip malları ara nakliye aracına yüklediği anda, malların tüm hasar , zıya gibi riskleri de sizin tasarrufunuza yüklenecek. Peki bu noktada siz, Amerika’da ki gümrük işlerini nasıl halledeceksiniz, oradaki yüklemeyi nasıl organize edeceksiniz? Zira Amerika’da ne bir gümrükçü tanırsınız ne bir forklift operatörü, öyle değil mi? İşte bu noktada devreye ticari içtihatlar (teamüller) giriyor. Elbette sizin Amerika’da veya dünyanın herhangi bir yerinde gümrükçü, forkliftçi tanıma şansınız zor olduğundan ötürü, satıcı firma; yani ihracatçı tüzel kişi, malların ihracata dair gümrük işlemlerini bitirip size teslim eder. Bunun yanında genel olarak yükleme organizasyonuna da destek verdiğine sıklıkla rastlanır. Elbette yapılan masraflar karşı tarafa yani ithalatçıya ya fatura edilir ya “ambalaj masrafı” olarak gösterilir ya da ikili ve ticari ilişkiler kuvvetliyse herhangi bir bedel tahsil edilmez. Her ne kadar literatürde yükleme masrafına ve işine satıcının karışmadığı yazılsa da; teamülde biraz daha farklıdır. Aslında hem gümrük işlemlerinin halledilmesi hem de yüklemenin yapılmasına satıcı taraf müdahale ediyorsa, FCA terimini kullanmak daha doğrudur. Bunun yanında unutmamanız gereken en önemli unsurlardan birinin “sigorta” olduğunu ve bu yükümlülüğün de elbette ithalatçının üzerinde olduğudur. EXW ile alakalı olarak söylenmesi gereken son şey de; sorumluluk ve yükümlülüğün devrinin ara nakliye aracına yüklendiği “an” olduğunu bilmemizdir.




F Kategorisi : Bu grup; satıcının malları taşınmak üzere alıcının verdiği talimata göre teslim etmesini gerektirir. Bu ne demek?  Hemen detaylandıralım ve ardından örneklendirelim.

FCA : Bu grupta üç adet kloz bulunur ve kademeli olarak artar. EXW’den hemen sonra sıralanan teslim şekli FCA’dır. EXW’de de belirttiğimiz gibi eğer gümrükleme ve yükleme masraflarını satıcı üstleniyorsa (artı satıcı ülkesindeki ara nakliye de dahil olmak üzere) FCA terimi kullanılır. FCA terimini diğer “F” grubu terimlerinden ayıran bir özellik de bütün taşımalara (hava,kara,deniz,demiryolu) uygun olmasıdır. FCA; “free carrier” yani “taşıyıcıya masrafsız olarak ...belirtilen yerde” manasında kullanılır. Yani FCA/Barcelona denildiği zaman anlaşılması gereken şey şudur : İthalatçı olarak siz, malı Barcelona’dan yönlendirdiğimiz araçla belirtilen yerde teslim alacaksınız. Bu teslim yeri satıcı firmanın iş yeri de olabilir, bir liman da olabilir, bir antrepo da ya da bir gar da olabilir. Satıcı ambalaj ve kolileme, ara nakliye aracına yükleme, ara nakliye ve ihracat için gümrük işlemlerini yapmalıdır. Bunun dışında, kullanılıyorsa limandaki yükleme masrafları, ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masrafları alıcıya aittir. Buradaki en önemli nöans ise; eğer teslim satıcının mahalinde ise, satıcı yüklemeden sorumludur ama teslim herhangi başka bir yerde ise o zaman satıcı boşaltmadan mesul olmaz.


FAS : F kategorisinde bulunan ikinci kloz; FAS “free along side” yani “gemi doğrultusunda masrafsız teslim”dir. Adından da anlaşılabileceği gibi mallar gemi doğrultusunda yerleştirildikleri zaman, satıcının malları teslim etmesi demektir. Tam da bu andan itibaren mallarla alakalı bütün masraflar, zıya ve hasar riskleri alıcının üstüne geçer. Bu terimde kesinlikle ve kesinlikle malın ihracata ilişkin gümrük işlemleri satıcının üstündedir. Ancak taraflar tam tersini aralarında anlaşırlarsa bunu satış sözleşmesinde belirtmek durumundadırlar. Ayrıca FAS teriminin sadece deniz ve içsu (dere, göl, gölet gibi) taşımacılığı için elverişli olduğunu ve kara, hava , demiryolu taşımacılığına karşılık vermediğini bilmekte fayda var. Tabloda görüleceği gibi sorumluluk ve yükümlülükler FCA ile aynıdır. Yalnızca teslim yeri değişiktir. Bunun dışında limandaki yükleme masrafları, ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masrafları alıcıya aittir.







FOB : F kategorisindeki son kloz; FOB yani “free on board” ,”gemide masrafsız teslim” şeklidir. Belki de en önemli teslim şekilleriden biridir. Bunun sebebi ise haddinden fazla popüler olmasıdır ve aynı zamanda sürekli olarak yanlış kullanılmasıdır. Geleneksel olarak beyannamelerde ihracat bedeli FOB bedel üzerinden hesaplandığı için, sürekli aynı iki üç teslim şeklinde ısrar ederler. (beyannamelerde ithalatta CIF bedel baz alınır) FOB teriminde sıklıkla tacirler FOB işyeri, FOB/Çankırı, FOB/Sivas gibi kullanımlara imza atmaktadırlar. Oysa FOB terimi de FAS gibi yalnızca deniz , içsu gibi taşımalarda kullanılır. Eğer deniz yolu (ya da su yolu) kullanılmayacaksa, o halde FCA teriminin kullanılması daha mantıklı olur. FOB teriminde bir de “küpeşte” kavramı vardır. Bu kavram geminin yan duvarını anlatır. FOB’taki temel unsur, teslime ait malın küpeşteyi geçer geçmez, satıcının sorumluluk ve yükümlülüğünden alıcıya geçmesidir. Peki o halde; mal tam yüklenirken vinç boşalırsa ve mal küpeşteye çarpıp denize ya da limana düşerse ne olur? Ya da aynı şekilde mal küpeşteyi aşarken vinçten sıyrılıp güverteye düşerse ne olur? Bu iki durumda zayı, hasar durumları kime yansıtılır? Cevap oldukça basit; eğer mal küpeşteyi geçip güverteye düştüyse, hasar ve zıya alıcının üstüne kalır. Ama mal küpeşte düşüp denize veya limana düşerse o zaman hasar ve zıya satıcının üstüne kalır. Malların küpeşteyi aştıktan sonra örneğin vincin arızası sebebiyle düşüp denize veya limana boşalmasında da sorumluluk ve yükümlülük alıcıdadır. Bu anlamda bu teslim şeklinde de sigortanın büyük önemi vardır. Bu teslim şeklinde de satıcı; kolileme, ambalajlama,yükleme, ara nakliye ve ihracat için gümrük işlemlerini yapmakla mesuldur. Malların küpeşteyi aştığı ana kadarki liman masraflarını da satıcı karşılar. Öte taraftan küpeşte sonrası masraflar alıcı tarafından karşılanacağı gibi bir de şu ek masraf ve sorumluluklar da alıcı üstündedir : ana nakliye, mal sigortası, ithalat ülkesindeki ara nakliye, varış masrafları, ithalat için gümrük masrafları ve boşaltma masrafları. FOB teriminde karşımıza zaman zaman FOB (trimmed) , FOB (stowed) gibi (trimmed : istiflenmiş , stowed : düzenlenmiş) kullanımlar çıkar. Bu durumda; satış sözleşmelerinde satıcının ve alıcının istiflenmeden ve düzenlenmeden ne dereceye kadar mesul olduğunun açıkça belirtilmesi gerekir. Çünkü bu kavramlar kargaşaya yol açmaktadır. Bu nedenle eğer sözleşmede detaylandırılmayacaksa, hiç kullanılmamaları daha sağlıklı olur. Karıştırılan nokta hem teslimin tam olarak nerede biteceği yönündedir hem de bu sözcüklerin sadece masrafları mı kapsadığını yoksa masraflara hasarların da dahil edilip edilmediği hususundadır.


Devam edeceğim...

Berk PINAR

1 Şubat 2010 Pazartesi

Teslim Ve Fiyatlandırma






Merhaba. Daha önceden bu konuyu kısaca özetlemiştik, ama şimdi biraz daha detaya inmekte fayda var. Bu nedenle, bugün sizlere bahsedeceğim konu “dış ticarette teslim şekilleri” yani “Incoterms” klozları. Konuya giriş yapmak için hemen kısa bir örnek vermek gerekirse; diyelim ki bir malı almak için ya da satmak için yurtdışından veya yurtiçinden bir firma ile bağlantı kurdunuz ve diyelim ki satacağınız malın fiyatını karşı tarafa ileteceksiniz ya da size karşı taraftan mala ilişkin bir fiyat gelecek. İşte bu noktada o fiyatın içine neler dahil olacak, satanın ve alanın sorumluluk ve yükümlülükleri nerelerde başlayıp, nerelerde bitecek, neleri kapsayacak gibi sorunların bertaraf edilebilmesi için bugünkü konu gerek uluslararası ticarette gerekse de ulusal ticarette hayati önem taşıyor.

Bildiğimiz gibi bir malın rayiç bedelinin hesaplanmasında genel geçer mantık şu yöndedir : Bir malın üretiminde her işletme “sabit maliyet (kira, amortisman, işletme giderleri vb)” ve üretim artışına bağlı olarak “değişen maliyet (hammadde, iş gücü, yakıt, enerji vb)” gibi giderleri üstlenmekte olup, sabit ve değişken maliyetlerin toplamı ise o mal için yapılan “toplam maliyet” değerini vermektedir. O malın üretiminde ortaya çıkan bu “toplam maliyet” üretim miktarına bölündüğünde ise elimize “başa baş” noktası gelmektedir. Peki sadece başa baş noktasına kar koyarak satış mı yapmalıyız? Alıcının küreselleşmiş küçük dünyamızda nakliye, sigorta, gümrük vergileri, indirme-bindirme gibi yan masraflarında hesaba katılması gibi bir isteği olursa ne yapacağız? Elbette artık “Ben sadece depomdan satarım kardeş, gel-al malını!” diyemeyiz. Bu nedenle bu ve benzeri hesaplamaları yapabilmek adına ve bu hesaplamalardan ortaya çıkacak karışıklıkları önleyebilmek adına bazı çalışmalar yapılmıştır.

Peki bu çalışmalar ve amacı nedir ve bu çalışmaları kim yapmaktadır?

Merkezi Paris’te bulunan Uluslar arası Ticaret Odası (ICC), uluslar arası ticaret hareketlerinde anlaşmazlıkları, uyuşmazlıkları ve hukuksal ihtilafları ortadan kaldırmak ve böylece alıcı ile satıcının gereksiz yere para ve zaman kaybını önlemek amacıyla, salım-satım işlemlerine bazı kurallar getirmiş ve bu düzenlemeleri ilk kez 1936’da “INCOTERMS” adıyla yürürlüğe sunmuştur. Daha sonradan pek çok revizyona uğramış ve 1953, 1967, 1976, 1980, 1990 ve nihayet 2000’de bazı değişikliklerle son halini almıştır. 2000’den bu yana bu konuda çeşitli revizyon çalışmaları yapılmakta olmasına rağmen halen daha INCOTERMS 2000 broşürü güncelliğini korumaktadır.

Incoterms’ün kapsamı; maddi malları içine alır. Yani bilgisayar yazılımı gibi gayri maddi haklar (intangibles) incotems’ün kapsamı içinde değildir.

Dilerseniz artık yavaş yavaş incoterms klozlarını tanımaya başlayalım…

Herhangi bir vesaik çeşidinde (örneğin ticarî faturada) teslim belirtileceği zaman, ilgili teslim şeklinin kod harflerle ve yanına da ihracatçının teslimi gerçekleştirip sorumluluğunun bittiği yerin isim yazılır. Örneğin EXW/Konya , FCA/Marsilya , FOB/Genova, CPT/Selanik veya DDU/Şam gibi…


Incotermsler uluslararası ticarette kullanılan, evrensel olarak standardize edilmiş sözleşme terimleridir. Değindiğimiz gibi değişimi yapılan malların fiyatı bu terimlerin müzakeresine dayanan bir sözleşmede belirtilir. Temelde, müzakereye konu olan terimler, ürünün taşınmasının hangi kısmını hangi tarafın ödeyeceğini gösterir. Bu terimlerin sözleşmede kullanımı zorunlu değildir. Ancak bu terimlerin (klozların) kullanılması, sözleşmenin dayandırılacağı hukukî zemin açısından son derece sağlıklıdır. Bu nedenle, uluslararası ticarete katılan taraflar en azından bu terimlerin bir örneğini referans için bulundurmalıdır. Dört ayrı kategoride toplanmış ve herbiri üç harf kısaltması ile belirtilen onüç adet kloz vardır.

Öncelikle kategorileri tanıyalım ve hemen akabinde de klozları tek tek inceleyelim.

Dört ayrı kategori şunlardır : E, F, C, D…Bu kategoriler satıcının en az yükümlülük taşımasından en az yükümlülüğüne göre sıralanmıştır. Başka bir değişle E grubunda satıcı “güllük gülistanlık” bir satış yapıp “malı gel, depomdan al kardeşim, gerisine ben karışmam” tavrını takınırken, kademeli olarak “D” kategorisinde satıcı, malını satmak için malı alıcının deposuna ya da talep ettiği yere kadar taşımak ve tüm sorumlulukları üstlenmektedir. İlerleyen bölümlerde tüm bu sorumluluk ve yükümlülüklere detaylı olarak değineceğiz. Başka bir değişle bir ithalatçı için en kolay ithalat yolu D kategorisi iken, en çok çaba sarf etmesi gereken kategori de elbette E kategorisi olmaktadır.

Bu kategorilerin sırasını ezberlemek elbette gereksiz. Bu nedenle aşağıdaki akrostiş metinleri hazırladım. Bu yoldan daha kolay bir hatırlatma sağlayabilceğimizi düşünüyorum..

E dirne’den Fatsa’ya
F iyat
C aizpse
D animarka’ya

Teslim şekilleri konusuna yaptığımız bu girişin ardından, önümüzdeki yazılarda tek tek klozları anlatacağız ve ihracatçı/ithalatçı olarak sorumluluk ve yükümlülüklerimizin nerelerde başlayıp nerelerde bittiğini irdeleyeceğiz...

Devam edeceğim..

Berk PINAR

20 Ocak 2010 Çarşamba

Elektronik Eşya İthalatı









Selamlar. Geçen gün hem şahsi e-posta adresime yönlendirilen, hem de forumlarda sorulan soruların çoğunun Çin’den elektronik eşya ithaline ilişkin olduğunu farkettiğimde, bu konuyu yazmaya karar verdim. Her ne kadar internette bu konu ile alakalı benzer yazılar olsa da; sizlere bir özet de ben yapayım dedim. Buarada, bu yazının sadece Çin’den ithalat esaslarını kapsadığını düşünmeyin. Kanunlar ve genelgeler geneldir, yalnızca ben bu yazıyı Çin’den ithalat kapsamında hazırladım. Bunun yanında sizlere yeni gümrük kanunundaki bir -iki gelişmeyi de vererek bazı hatırlatmalar yapacağım.. Unutmadan; dilerseniz Çin ile alakalı diğer yazılarımı da okuyabilirsiniz. Yazı 1 ve Yazı 2 için lütfen tıklayın...

E-posta adresime gelen soru şöyleydi : Çin’den, örnek üründen sonra 10 ve 50’şer parça olmak üzere notebook getirtmeyi düşünüyoruz. Tabii orjinallik ve garanti üzerinde çok durmamıza rağmen, işi garatiye almanın bir yolunu bulamadık. Beni düşündüren mevzuları özetlemem gerekirse; ürünlerin garantisinden ve orjinalliğinden nasıl emin olabilirim, güvenilir bir şekilde nasıl ödeme yapabilirim, ürünler (ya da örnek ürün) ile ilgili gümrük süreci nedir. Kusura bakmayın, acemiğimizle bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Yardımcı olursanız çok seviniriz...

Benim verdiğim cevap ise şöyleydi : Türkiye’de elektronik eşya ithalatı aşamasında; satış sonrası ile alakalı olarak; yedek parça, onarım, garanti gibi hizmetler gereken ürünlerde "Bakım/Onarım ve Servis Garanti Belgesi" aranır. Yani siz eğer; halihazırda bilgisayar işi ile ilgiliyseniz, satış ve satış sonrası ofisleriniz ve hizmet ağınız varsa; o zaman sorun yok. Bunun dışında bu ithalatı yapmanız zor. Ayrıca; Türkiye'ye ithal edeceginiz bütün elektronik ürünler, ilgili listelerde yer aliyorsa CE belgesine sahip olmalıdır. CE belgesine sahip olsa da, bir ürünün CE standartlarında olup olmadığının tesbiti için TSE'ye gönderilmesi gerekir. (Ya da CE işareti olduğunun ispatı için “deklarasyon belgesi” ibrazı şarttır.) Bunun dışında, güvenli bir ortada çalışma fırsatı bulabilmek ve Çin ile alakalı aklınızdaki soru işaretlerine çözüm oluşturabilmek adına sizlere Çin'de yerleşik satın alma acentalarını öneririm. Hatta Çin’de pek çok Türk danışmanlık firması mevcut. Onlar, sizin adınıza bütün işlemleri oradan hallediyorlar. (ürün ve firma analizi, sözleşme, satın alma işlemleri, gözlemleme, yüklemeye iştirak v.b.) Bu firmalar, bu hizmetlere ek olarak hem lisan sorununu çözüyorlar, hem de ticari danışmanlık veriyorlar. Buna ek olarak; garanti belgesine ek olarak yine Sanayi Bakanlığın’dan “Satış Sonrası Hizmetleri Yeterlilik Belgesi” alınması şarttır. Bu belge için değişik bölgelerde yetkili servislerle anlaşma gereklidir. Bunun yanında belirtmeliyim ki; Türkiye’de ikinci el elektornik eşya ithalatı malesef yasaktır.


Son olarak sizlere 07.10.2009 tarihinde yürürlüğe giren yeni gümrük kanunundan bir iki nokta belirterek yazımı sonlandırıyorum.

• Madde 167’deki ithal eşyasında Gümrük Muafiyeti için belirlenen alt sınır, 100 €’dan 150 €’ya çıkarılmıştır. Ayrıca yolcu beraberinde getirilecek hediyelik eşyanın muafiyet limiti, 300 €’dan 430 €’ya yükseltilmiştir.

• Madde 225 uyarınca; posta veya kurye kargo kapsamında gelen veya gönderilen, brüt miktarı 30 kg. ve 1500 €’yu geçmeyen ihracat rejimine ait eşya ve serbest dolaşıma giriş rejimine konu olan (ithal edilen) ticari mahiyet arz etmeyen eşyaların gümrük beyanı dahil tüm gümrük işlemlerini, yukarıda bahsettiğimiz taşıyıcı firmalar gerçekleştirecek ve bu hizmetlerden herhangi bir ücret talep edemeyeceklerdir. Yalnız bunun için bir vekalatname vermeniz gerekmektedir. Bununla beraber muhakkak dikkat edilmesi gereken bir unsur da; gümrük müşavirliği ücreti alınmadı zannedip kar ettiğimizi düşünürken, “ordino veya ardiye” masraflarının şişirilmesinden ötürü tabir-i caizse; kazık yememek!!!


Görüşmek üzere...

Berk PINAR