5 Mayıs 2011 Perşembe

HACI ŞAKİR DE YASAKLANSIN!!!!





Hepimizin malumu. Son zamanlarda hayatlarımızın üzerine çöken kara bulutlar, internetimize de serpiştirmeye başladı. Çoğumuza göre şuanda fırtına öncesi sessizlik hakim. Öte yandan fırtınanın kopuş tarihi de şimdiden belirlendi. 22 Ağustos 2011, eğer bazı şeyleri değiştiremezsek, söz konusu fırtına özgür sandığımız hayatlarımıza son hançeri indirecek gibi duruyor.

Blogunu yasaklayan, izleyeceğin videoya karışan, basılmamış kitaba müdahale eden kudrete ancak ve ancak gıpta edilir. Gıpta edilir çünkü ona bu kudreti bizler verdik. Verdik vermesine de verirken bu denli kudretli değildi. Verdik vermesine de verirken bile bu denli kuvvetleneceğini sezemedik. Düşünün o denli kuvvetli ki “ben yaptım olduculuk”lara, kimsenin gıkı çıkmıyor, çıkamıyor. Bu yazıyı ve bu gibi yazıları yazanlar, kendilerini ateşe atıyorlar, zamanı gelince bu yazıların aleyhlerine kullanılacağını bile bile.
Şimdi yeni “trend”imiz internet yasaklayıcılığı. “Yasak”ın bile yasak olduğu bu zinhar cihanda sanal olan her şeyin aslında gerçek hayatta var olduğunu bilemeyecek kadar fikriyatları aç olanlar; gözü dönmüşlüklerini bastırmak ve aşırı şişmiş egolarını doyurmak adına; tuzunu, soğanını bol koydukları oburluklarını yasaklarla tıka basa besliyorlar. Kimi zaman “sehven” (!) yapıyorlar, kimi zaman bile bile , göz göre göre, gözün gördüğünü de bile bile ve fakat umursamadan oynuyorlar gölge oyunlarını ellerindeki kuklalarla. Ve işin acı olan tarafı, bu oyunlar tıpkı Hacivat-Karagöz oyunları gibi loş ışıkta ve perde arkasından icra ediliyor. Belki de bu yüzden gün gibi açık vakaları görmeyi beceremiyoruz.

Dedim ya şimdiki trend internet yasaklayıcılığı diye, bir sonra da Haci Şakir’lerin yasaklanmasını bekliyorum. Neden mi? İzleyeceğin videoya karışan haşmetlinin, sana porno izlemeyi de yasak eyliyor elbette. Neden porno izleyesin? Neden kendi kendini ıssız köşelerde titreye titreye tatmin edesin? Neden porno izlerken göz zinasına mahal veresin? Devletin senin öte tarafta acı(!) çekmeni ister mi? Peki porno izlemeyen ve cinsel bakımdan da bir kurt kadar aç olan makus Türk erkeği ne yapsın? Sorarım, porno izlemesin de ne yapsın? Porno izlemesin de gözü dönüp sokaktaki ite/eniğe, ahırdaki eşeğe/ineğe, evdeki karına, kızına, ırzına, namusuna, iffetine göz mi diksin? Hani sanki bilhassa Türk erkeği; tüm cinsel sorunlarından bertaraf olmuş ve mum gibi mis gibi parafin kokan, dimdik(!), sırtı yere gelmeyen, doyuma ulaşmış bireyler de, pornonun onların ruh sağlığına vereceği derin “çöküntüden” korkar olduk milletçene. Şunu görmek bu kadar mı zor? Biz, siz, onlar… hepimiz aynı toplumda aynı baskılarla büyüdük. Kızsan evden dışarı çıkamadın, çıksan da ağabeylerinin, babanın, kuzenlerinin baskısına boyun eydin. Eydin de ne oldu, sanki şimdi bunun diyeti olarak özgür bir birey mi oldun? Erkeksen hep sırtın sıvazlandı, “aslan oğlum git yap” dendi. Peki ama kimse sormadı mı, “bu çocuk bunları kiminle yapacak?” diye. Oran olarak %50 , %50 olan bir toplumda sadece bir tarafı eve tıkıp, bir tarafı sokağa sal, sonra “benim oğlum çok çapkındır” diye kahvede eşine dostuna caka sat. Bu çocuklar ve daha ötesi hepimiz bu ortamda filizlendik, semirildik, yalansa yalan demenizi canı gönülden isterim… Peki bu riyakarlık neden? Sen şimdi sadece kendi kendini gizli saklı üstü kapalı tatminden başka şansı olmayan küçük ve hatta büyük bireylerin elinden son kozları olan pornoyu da aldığında, onların ellerinde (!) ne kalacak??? Peki o zaman, porno yasak olsun, izlenmesin, hacı şakirlerin ömrü uzasın, ayrıca göbekleri de delinmesin (!) *anlayan anlamıştır* İyi öyle olsun, peki bu gelişmelerin ardından, ete, kana susamış sırtlan sürüsü misali ortalarda dolanan tiplere kim ne diyebilecek? Zaten bastırılmışlık, kenara itilmiş dürtüler, cinsel bilgisizliğin hakim olduğu bir topluma deşarj mekanizması da monte etmediğinizde, durumun akıbetini tahayyül edebiliyor musunuz?


Bana öyle geliyor ki, riyakarlık kanımıza işlemiş durumda. Cumaları camilerin önü tıka basa dolup taşıyor. Kalben orada bulunanları tenzih ederek, şeklen yoklamaya katılanlara söylüyorum; Cuma öğlen vaaza, akşamına fuhuşa Ağva’ya, Dragos’a… Siz hiç merak ettiniz mi, Türkiye’de kaç bin tane travesti vb kişi var diye? Ben çok merak ettim etmesine de, ne yazık ki bunun kaydı kuydu olmadığından herhangi bir sonuca ulaşamadım. Derler ki; her sistem kendini besler ve besleyemezse kendi içine çöker. Eşcinsellik ve buna bağlı olarak toplumdan bir fiil dışlanmalarının neticesinde süreklendikleri fuhuş ortamı, emin olun ki baba mesleğinizden çok daha öteye dayanıyor. Sayıları on binleri hatta yüz binleri bulan bu insanlardan bir çıkarım yapın. Bu insanların sistem tarafından beslenebilmesi için en az bu insanların sayılarının yüz katı müşterisinin olması gerekir. Buradan hareketle; içimizde gizlenen milyonlarca gizli eşcinselin olduğunu görmek için deha veya kahin olmaya sanırım lüzum yok. Bir de şu örnek var; lafa gelince fuhuşu, eşcinselliği, eşcinsel evlilikleri ahlaksızlık sayarız ve hatta cinsiyet içi evliliklere izin veren ülkelere sayar söveriz, olmadık sıfatlar yaftalarız. Öte yandan iş gezisini bahane eder Ukrayna’ya Tayland’a mal satmaya (mal satmaya mı mala v…maya mı bilemem) arz-ı endam eyleriz. Ne ala dünya değil mi? Canım cennette s….m a….ta dedikleri bu olsa gerek. [ bu arada dikkatinizi çekerim; sansürü kendim uygularım, ele güne bırakmam :-) ]

Söylemek istediğim şu; yasakla hiç bir şeyin önüne geçemezsiniz. Yasakla kimseye sınır çekemezsiniz. Yasaklamanın yasak olması gereken ülke özlemine koşan ahaliye bu gibi zincirler vurarak aklı selimleri köşeye sı-kış-tı-ra-maz-sı-nız! Amacım eli günü “orgy” ye şuursuzca ve pervasızca davet etmek değil (ki kimi aklı evveller çıkıp böyle anlayacaktır da), amacım kaş yapayım derken göz çıkartılmasına mani olmak. Belki de Ümmet-i Muhammed’in ahiret hayatına skor sağlamak uğruna, tüm Türk ulusunun ırzını istemeden de olsa tehlikeye atacaksınız. Bu böyle biline. Üstelik bunu yaparken de bilmiş bilmiş konuşacaksınız, belki “sehven” hatalar yapacaksınız, belki çıkıp ahaliye yaptıklarınızın meşruiyetini ballandıra ballandıra anlatacaksınız berisinde yatan esas tehlikeyi göz ardı ederek ve her yaptığınızı siyasi manevralarla alacalı bulacalı süsleyeceksiniz göz göre göre, gözün gördüğünü bile bile, gözümüzün içine baka baka…

Son sözüm; bu memlekette yapılanları sezen, anlayan, algılayan, derin derin pusuda bekleyen bir kitle de var. O kitle sandığınız gibi sadece bakmıyor, hitap ettiğiniz taban kitlenizden farklı olarak, aynı zamanda görüyor da, biliyor da…