27 Temmuz 2011 Çarşamba

ZEVK – İ SUARE SAHNE 1





Genellikle sinema dergileri ve otoriteler, bir filmin başarısını “gişe hasılatıyla” ölçerler. Bunun kabaca sebebi; sinema endüstrisinin çarklarının, sanattan ziyade para kazanma amacıyla körüklenmesidir. Nam-ı diyar “7.sanatı” , safi anlamda para kazanma yolu olarak görmeyen pek çok sinema sever de, bizlerin yapacağı gibi, kriter olarak sadece gişe hasılatını ve sadece İMDB puanını baz almaz. Zira nedense IMDB’nin puanlama klasiğinde, romantik komediler, fantastik filmler ortadan ikiye çatlasa da yüksek puan alamazlar. Öte yandan bu, onların izlenesi film olmadığını göstermez.

Bu köşede her zaman bu bilinçle, kimi zaman kıyada köşede kalmış, kimi zaman ölmeden mutlaka izlenmesi gereken, kimi zaman da her anlamda sükse yaratmış filmlere değineceğiz. Her tarzda film, sayfalarımıza konuk olacak. Umarız sizler de uyguladığımız ve uygulayacağımız bu bakış açısını beğenirsiniz...

Girizgahımızdan sonra; sıra geldi köşemizin inceleme bölümüne. Bu sayımızda sizler için Türkçe’ye “Kız ve Kurt” olarak çevrilen “Red Riding Hood” (2011) filmini inceledik.

Red Riding Hood; özünde, hepimizin çocukluğumuzda bizlere anlatılan bir “Kırmızı Başlıklı Kız” masalı uyarlaması. İçinde fantasik bir hikaye barındıran film, sıradışı bir anlatım tarzıyla izleyiciye aktarılmış. Filmde kullanılan pastel renkler ve başarılı kamera hileleri, (özellikle kırmızı başlıklı kızın pelerin rengi) bizlere Twilight serisini hatırlattı. Zaten hatırlatmaması anormal olurdu. Zira hatırlanacağı üzere, filmin yönetmeni Catherine Hardwicke, ismini Twilight (2008) filmiyle perçinlemişti. Gerçi, bir yönetmenin, kendini tekrara düşmesi ve benzer tarzlarda farklı hikayelere sarılması çok da hoşuma giden bir tarz değil ama yine de beklentileri çok yükseltmeden Hardwicke’yi takip etmekte fayda görüyorum. Yönetmenin önceki sansasyonel çalışmalarına da; Thirteen (2003) (yazar-yönetmen) ve Vanilla Sky (2001) (görüntü yönetmeni) örnek gösterilebilir. Hatta Twilight serisinin diğer filmleri de yine Catherine Hardwicke imzalı olsaydı, belki hak ettiği ve beklediği başarıyı daha kolay yakalayabilirdi.

Kısaca filmin konusuna değinmemiz gerekirse; film, Yüzüklerin Efendisi’nin jargonumuza kazandırdığı “Orta Dünya” olarak adledilebilecek bir mekan ve zaman gerçekliğinde karşımıza çıkıyor. Hikaye de; küçük bir orman köyüne mensup olan Valerie (Amanda Seyfried) ve Peter (Shiloh Fernandez) küçüklük halleriyle başlıyor. Daha ilk saniyede, film kendini klasik bir “Kırmızı Başlıklı Kız” ile mukayese edilmemesi gerektiği yönünde izleyiciyi ikna etmeyi başarıyor. Bunu da Valerie ve Peter’ın hayvanseverleri pek de memnun etmeyecek hareketiyle gerçekleştiriyorlar. İşte o saniyede, “farklı” bir film karşısında pop-corn yediğinizi anlıyorsunuz. İlerleyen sahnede Valerie’yi genç bir bayan olarak görüyoruz. Yaşanan masalsı gerçeklikte birden bire çalmaya başlayan çanlar ile irkiliyorsunuz. Masalın kötü kahramanı “Kurt” için hazırlanan bu uyarı sistemi ile, köy ahalisi tehlikelere karşı uyarılır. Ancak hikayenin henüz başında Kurt, köylülerle olan barışını bozar ve Valerie’nin kız kardeşini katleder. Olayını dehşetini yaşayan köye, yardım için Solomon (Gary Oldman) gelir. Solomon, kurtlar ve kurt adamlar konusunda tecrübelidir ve herkesi “Kurt Adamın, içlerinden herhangi biri olabileceği” yönünde uyarır. Bu durum köy içindeki dengeleri alt üst eder. Artık herkes birbirine potansiyel bir “katil - canavar” gözüyle bakmaktadır. Kurt’un köye yaptığı ani baskınlar ile de, heyecan sürekli “panik atak” seviyesinde tutulur. Valerie ile Kurt’un arasındaki bağ ise, klasik masaldaki “büyükanne kılığından” çok çok ötedir. Fakat yine de “Büyükanne; gözlerin ne kadar büyük, kulakların ne kadar büyük, dişlerin ne kadar büyük...” repliği bir şekilde filmin içine monte edilmiş. Bu sayede de; (öyle ya da böyle) masalın aslına gönderme yapılmış.

Filmin sonunu, elbette heyecanı kaçırmamak adına sizlerle paylaşmayacağız. Ama şunu söyleyebiliriz ki; mutlak konsantrasyonunuzu bozmazsanız ve “böyle şeyler gerçek hayatta olur mu yaaa!” güdüsüyle bu filme takılmasanız, final size 6.His’sin finali kadar olmasa da, yine de şok edici bir son vaad ediyor. Fantastik – gerilim severlerin muhakkak seyretmesi gereken bir film olarak nitelendiriyoruz.

Filmin öne çıkan Cast’ı ise şu şekilde;

Amanda Seyfried : (Valerie) 1985 doğumlu olan şirin sarışın kızımız, bu role gerçekten de çok iyi oturmuş. Yüzünün ifadesi; hem onu, masalın klasik versiyonundaki gibi masum kılıyor, hem de oyunculuk yeteneği ile de aynı zamanda Valerie karakterinin içinde taşığıdığı ketum kötülüğü, erotizmi ve vahşi duyguları sergiliyor.

A. Seyfried, daha önce “Mamma Mia!” (2008 - başrol) , “Jennifer’s Body” (2009 – yardımcı oyuncu) karşımıza çıkmıştı. Bizce yeteneği, kariyeri ve başarısı, her geçen gün artıyor. Her filminde bir öncekinin üstüne koyuyor diyebiliriz.

Gary Oldman : (Solomon) Gary Oldman için ne söylenir ki? Oldman’ın oynamadığı ya da oynayıp da izleyiciyi etkileyemediği bir film var mıdır? Oldman bugüne kadar onlarca baş yapıtta karşımıza çıktı. Yalnızca her zaman dikkatimizi çeken bir unsur; Oldman’ın sürekli yardımcı oyunculukta boy göstermesi oldu. 1958 doğumlu üstadın adını ezberleten en önemli oyunculukları ise “Leon” (1994) , “Dead Fish” (2005) , “Interstate 60” (2002) ve elbette Gordon karakteriyle “Batman – The Dark Knight” (2008).

Bu filmde de Oldman, Solomon karekteriyle, masaldaki “kurtarıcı avcı” rolüne bürünüyor. Her rolün adamı olan Oldman, fantastik gerilime de kolay ayak uydurmuşa benziyor.


Filmin Künyesi :
Yönetmen : Catherine Hardwicke
Yazan : David Johnson
Oyuncular : Amanda Seyfried , Gary Oldman , Billy Burke , Shiloh Fernandez
Yapımcı Firma : Warner Bros., Appian Way , Random Films.
IMDB Puan : 5,0
Vizyon Tarihi : 01/04/2011


Dip Not: Bahsettiğimiz gibi, IMDB puanına çok takılmayın. Belli başlı tarzlardaki filmler, IMDB kullancıları tarafından ağızlarıyla kuş tutsalar değer görmezler. Sırf IMDB puanına bakıp, bir filme karar vermeyin. Sadece karar mekanizmalarınızdan biri olsun...