31 Ağustos 2009 Pazartesi

DIŞ TİCARETTE ÖDEMELER - II




Merhabalar. Önceki yazımızda dış ticarette kullanılan ödeme şekillerinden bazılarına değinmiş ve geri kalanlarını da bu yazımıza bırakmıştık. Bu yazımızda da; “akreditifli” ve “kabul kredili” ödeme şekillerine göz atacağız.

Dilerseniz her zaman ve her kaynakta “en sık kullanılan ödeme şekli” olarak lanse edilen ancak, benim şahsen bu yakıştırmaya pek de inanmadığım ödeme şekli olan “akreditiften” başlayalım.



1. AKREDİTİFLİ ÖDEME : (letter of credit – L/C) Dış ticarete konu olan malın, belli koşulların yerine getirilmesi kaydıyla, semeninin (mal bedelinin) ödeneceğine dair bankalar tarfından garanti verilen bir ödeme biçimidir. Başka bir anlamda “şartlı bir ödeme şeklidir” ve dış ticaretin en teknik konusudur. Bu ödeme şeklinde ithalatçıya “amir”, bankasına “amir bankası” ,ihracatçıya “lehdar” ve bankasına da “muhabir bankası” denir. Dolayısıyla bu dörtlü, akreditife konu olan partilerdir. Çok fazla teknik detaya girmeden kısaca şunları belirtelim ;

• Akreditif hem ithalatçıyı, hem de ihracatçıyı doğası itibariyle korur.
• Bu sistem diğer yöntemlere göre nispeten daha pahalıdır ancak en güvenilir yoldur.
• Mal bedeli banka taahhüdündedir (garantisindedir).
• Bankalar evraklar üzerinden işlem yaparlar ve mal ile ilgilenmezler. ***(Dolayısıyla eğer ihracatçı, sevkiyat yapmış gibi evrakları bankaya yollarsa parasını yine de tahsil edebilir.)***
• Akreditifi açan “ithalatçıdır” bu yüzdendir ki kendisine “amir” denir. Malı akreditifle alacağına karar verdiğinde harekete geçer ve bankasına ihracatçı lehine akreditif talimatını verir.
• İhracatçı akreditif koşularına uygun olarak malları sevk eder ve hazırladığı belgeleri bankasına teslim eder.
• Muhabir banka gerekli incelemeleri evrak üzerinden yaparak, lehdara semeni (mal bedelini) öder.
• Uluslararası içtihata göre; alıcının ülkesindeki banka masraf ve komisyonlarını alıcı, satıcı ülkesindeki banka masraf ve komisyonlarını satıcı üstlenir.
• İthalata konu olan evrakları kendi bankasından tahsil eden amir, gümrüğe müracaat ederek gümrük çekim işlemlerini başlatır.
• Tüm akreditifler doğası itibariyle (UCP 600’den bu yana) geri dönülemez yani “gayri kabilirücu / irrevocable” şeklini almıştır.
• Genel hatlarıyla en çok kullanılan akreditif şekli “gayri kabilirücu / teyitli / ödenmesi ertelemeli (vade varsa)” şeklindedir. (“irrevocable/confirmed/deffered”)
• Sözleşme sırasında, ihracatçı tam olarak hangi belgelerin, kaçar nüsha olarak hazırlanması gerektiğini net olarak bilmelidir.
• Amirin, akreditif koşullarını yerine getirmeyen lehdara ödeme yapılmayacağına ilişkin güvencesi vardır.
• Bankalar bu kontrolü, amir adına kendileri üstlenirler.
• Lehdar ise, bir bankanın ödeme güvencesine sahip olduğu için nispeten daha rahattır.
• Akreditif mektubundaki her hata için bankalar para cezası uygularlar. Bu nedenle akreditif mektubu çok dikkatli ve özenli hazırlanmalıdır. Öyle ki, proformada ürünün adı yanlış bile yazılmış olsa kesinlikle ve kesinlikle bu hata düzeltilmeye çalışılmamalıdır. Bu süreç, rezerv yemeye kadar varabilir. Yani proformada karşı taraf size “100 adet pantelan” yazsa bile siz bunu düzeltip “100 adet pantalon” yazmayın ve bırakın o şekliyle kalsın. Çünkü önceden de belirttiğimiz gibi, bankalar evrak üzerinden iş ve işlem yaparlar ve ürünle ilgilenmezler bu nedenle; evrakta “pantelan” yazıyorsa, o banka için “pantelan”dır.



2. KABUL KREDİLİ ÖDEME: (acceptance credit) Bir poliçe eşliğinde, mal bedelinin (semenin) belli bir vadede ödeneceğini taahhüt eden ödeme şeklidir. Yani satılan malın, bir poliçeye bağlandığı anlaşılabilir. Bu poliçe ithalatçının bankası tarafından kabul edilmek suretiyle kullanılır. Bu da bankaları, aracı konumuna getirdiğinden, tarafları kendilerine bu hizmet karşılığı komisyon ödemek zorunda bırakır. Sadece alıcı tarafından kabul edilmiş poliçeye “trade acceptance” , banka avalli poliçeye de “banker’s acceptance” denir. Aslında ve özünde bu poliçeli ödeme modeli hem “vesaik mukabilinde” , hem “mal mukabilinde” hem de “akreditifte” kullanılabilir.

• Vesaik mukabilinde; malların alıcıya gönderilmesinden sonra, bankanın semenin tahsili yerine poliçeyi alıcıya kabul ettirip, bedelin daha sonra (vade geldiğinde) ödendiği anlaşılır.
• Mal mukabilinde; ithalatçı gümrükten çektiği mallara istinaden, ödeme yapması gereken süre zarfı için, bir poliçe kabul ederek hem kendine ikinci bir finansman gücü yaratır, hem de satıcı için riskli olan mal mukabili satışını bir nebze de olsa daha çalışılabilir bir şekle getirir.
• Akreditif ile kullanılan kabul kredisinde ise; ihracatçının küşat mektubuna uygun vesaiki bankaya ibraz ettiğinde, mal bedelini tahsil etmeyip, banka tarafından kabul edilmiş poliçenin vadesinde ödeneceğini taahhüt altına alan bir ödeme şekli olarak açıklayabiliriz.


Bu iki ödeme şekli bir hayli teknik olduğundan, dilimiz affola. Lakin bunları da bilmeden pek çok şey dış ticaret ile uğraşıyorsak noksan kalır. Daha sonraki yazılarımızda yine tecrübe odaklı yazılar yazmak üzere.

Kaynak : igeme


Saygılarımla,

Berk PINAR

Dış Ticaret Uzmanı